Tribünler inliyor “Ardaaaa, Ardaaaaaaaaa” diye.

Tribünler formasız.

Armasız.

O takım bu takım demeden herkeste bir sevinç bir sevinç.

Ardaaaaa Ardaaaaa!

Herkes “Arda” diyor.

Neden?

Neden sevgili dostlar neden?

Tabi ki gençlik.

Tabi ki umut.

Tabi ki sevinç.

Ve de tabi ki özlem… özlem… özlem.

Türkiye Arda ile yatıp Arda ile kalkıyor.

**

Umut doldurdu yelkenlere Arda.

Mutlu etti sporseverleri.

Hayranlık uyandırdı.

Ve de bir dünya yıldızı Türkiye’den doğuyor heyecanı tavan yaptı.

Ne güzel.

Bunca gerilim ve hakaret seviyesizliğinin ortasında daha 17 sine yeni merhaba demiş bir çocuğun umut olması.

Türkiye sevgide buluşuyor.

Türkiye bir yerde şu hantal ve yaşlı kadrolara isyan ediyor.

**

Arda üzerinden ülkeme baktığımda, bilmem kaç yıl Palandöken’in başkanlığı geliyor aklıma.

Abi gitmiyor/gitmiyorlar.

Bir oturuyorlar, tamam!

Orası babadan kalma miras.

O makam da tapulu mal.

Bir oturan bir daha kalkmamak için neler yapmıyor neler.

Her şeyini (!) verecek ve o koltuğu bırakmayacak.

Bu nasıl bir kişilik sizce?

Nasıl ego?

Pardon ya bu nasıl bir hastalık?

**

Her sektörde yayılan bu hastalığın tedavisi elbette sandık da, sandığın içine ettiler. Sandığa girecek olanları da yönetenler belirleyince ne yapsın vatandaş?

Belki de çoğu küfür ede ede önüne konulan dayatmalara çakıyor mührü.

Çakıyor da, içine siniyor mu?

Asla!

**

Siyasetinden derneklerine kadar bu kartvizit hastalarının elinde tutuklu kalan koltuklar, tahminim odur ki üzerinde tepinenleri alttan alta kalaylayıp duruyorlar.

Gidin ya gidin!

Üç kuruşluk onurunuz var ise bırakma olgunluğunu göstererek, bu ülkenin insanlarının önünü açın.

Gelenler de, şu kötü örnekleri asla dikkate almayıp demokrasinin tüm teamüllerini yerine getirsinler de, şu ülkemiz tepeden tırnağa bir temizlensin de, hak edenlerin önü açılsın.

Her taraf işgal altında koktu ya koktu.