Yaşayarak yaşamı  öğrenmek ve canlı örneklerden elde edilen birikim ile geçmiş yıllara  bakabilme şansı bulmak. 

Kuşaklar boyu devam eden bu süreçte, neler neler görülüp yaşandı?

Hatta, kimler geldi kimler geçti.

Ve de geçecek!

Olaylara konu komşuya bakarak geçmiş zamana bir bakış attığımızda, anılar bize nasıl geri  dönüyor?

Gel de  bir çok açıdan “ah, ahlar” çekmeden dur!

Mahallelerimizden  ülkeyi yönetenlerin kimler olduğuna doğru bir yolculuk yaptığımızda  ise geride bıraktığımız yıllar da  neler görebiliyoruz?

Bir tarafta başaranlar.

Diğer tarafta ise başarısızlığa abone olanlar.

Örnek mi?

Kendi içinden  doğan bir siyasal hareket olan ve o dönemki tüm solcuların da  desteğini alarak Milli Şef’e rağmen iktidara gelen Adnan Menderes’in iktidardan seçim yolu indiremediği yıllar bize neler anlatır?

Menderes’e karşı olup gitmesini isteyenler arasında  “ölse de kurtulsak” diyen olmamış mıdır?

Saçma bir soru gelmesin size!

Olabilir!

Devam edeyim saçmalamaya!

Peki, sonrasında barajlar kralı unvanıyla iktidara tepeden inme şap diye  oturan Morrison Süleyman hakkında ne düşünülmüştür? İktidardan gitme ve  tekrar geri gelme rekorları kıran Demirel için de aynı “bi ölse” diye dualar edilmemiş midir?

Hayır mı dediniz?

Demeyin, demeyin!

Demirel gitti  gitmesine postal ile ama, aynı düşünce oturdu iktidara.

Turgut Özal,  “Ben zengini severim, benim memurum işini bilir” dedi ve askeri mangayı şortla bile selamladı.  Özal’ın o  çağ atlattığı  (!)  yıllar da,  seçim yenilgilerine alışanlar arasında aynı ilkel umudun içinde yolculuk yapanlar olmamış mıdır?

Tekrar yine  Demirel geldi.  Tansu Çiller O’nun mirasçısı değil miydi?

Ya şimdi?

Recep Tayyip Erdoğan çıkıp geldi sandıktan. 17 yıldan bu yana üst üste tüm seçimleri kazanan ve  ülkenin siyasal rejimini bile “Başkanlık” ile değiştiren  Erdoğan için,  malum bilinç altlarında ne/neler  saklı ki?

Yani, “Ölse de kurtulsak” diyen yok mu?

Peki; öldüğü zaman ne olacak?

Kurtuluş mu var?

Kim gelecek?

Ya da kimler?

Ve değişen ne olacak?

Sözün bittiği yerdir bu sorular!

Umudunu sevmediği birinin ölümüne bağlamak kadar aciz, zavallı, basit bir durum olamaz! Başarıyı hayal bile edemeyenlerin kendi  başarısızlığını örtmektir bu “ölüm”e dayalı umudu sıcak tutmalarının amacı.  

“Ben niye başarısızım, halk beni niye sevmiyor?” sorusunun içini doldurup  gereğini yapmayanların  beslediği/ beslemeyi sürdürdüğü iktidarlar, isimleri farklı olsa değişir mi?

“Değişir” diyenler elini kaldırsın!

Soldan say; bir, iki, üç!

Tarihi değiştirme sanatı olmayanlar, tarihin aynı şekilde tekerrür etmesinin birinci ve ana sebepleridir.

O kadar!

Yani, umutlar “ölüm/ölüme” bağlanmaz!