Henüz baharın tadına varamamışken yaz sıcakları bastırıverdi birden. Bir yandan havaların dengesizliği ve insanı serseme çeviren yoğun nem, öte yandan ülkemde bitmek bilmeyen siyasi çekişmelerin yarattığı bunalım. Bunların tümüne yurttaşların ekonomik sıkıntılarını, işsizlik, yoksulluk gibi sorunlarını da eklerseniz durumun yaşamsal açıdan hiç de iç açıcı olmadığını kavrayabilirsiniz. Şimdilerde erken seçimden söz ediliyor. İktidar MHP’yi de yedeğine alarak ülke insanının özgürlük alanını her gün biraz daha daraltıyor. Şarkılar yasaklanıyor, tiyatro oyunları sahneden kaldırılıyor, düşüncenin serbestçe dolaşımına ket vuruluyor. Baskılar, tehditler havalarda uçuşuyor. Kısaca iktidar giderek sertleşiyor. Çağın gereği dijitalleşen ve büyük ölçüde düşünceyi ifade etme özgürlüğüne olanak sağlayan dijital medyayı da kendi kontrolüne almak istiyor. Böylelikle sansürün en ağır biçimini artık gazetelerde ve televizyonlarda izleyip göreceğiz. Yalnız muhaliflere değil okuryazar gençlere de düşünceyi kelepçeleyen dijital medya yasaklarını bir an önce uygulamaya koymak için iktidar büyük bir telaş içinde. Bu amaçla Türkiye Büyük Millet Meclisinde “Dijital Mecralar Komisyonu” adında nur topu gibi bir yeni komisyonumuz oldu. Bakalım bu komisyondan ortaya nasıl bir garabet çıkacak.

Günümüzde gerçeklerin üstünü örtüp, insanları sanal bir dünyaya sokmak istiyorlar. İnsanı uyuşturan, körleştiren, zalimleştiren, birbirine, doğaya yabancılaştıran bir tür yalancı cennete... Yaratılan bu yeni dünyada gerçek yok, sevgi, paylaşım yok, elbette aşk da yok.

Ne yapmalı? Sorun burada düğümleniyor. Güzelliklere, çağdaş bir topluma ulaşmak kolay değil. İnsanları uyandırmak, sarsmak yine insanlara düşüyor. Tarih boyunca böyle olmadı mı? Büyük Yazar Heinrich Böll “Gerçek asla armağan edilmez bize. Gerçeğe ulaşmak için, edilgin bir uyuşukluktan sıyrılıp etkin bir uyanıklık içinde bulunmak gerekir” diyerek yılların ötesinden bize sesleniyor. Tıpkı Afşar Timuçin’in “Bir İnanç Tutkununun Türküsü” adlı şiirinde vurguladığı gibi:

Onlar savaşçılardır içlerinde

Gökleri yeni baştan kurarlar

Böyle çıkma gece vakti balkona

Havalar soğudu üşümesin ayakların

Acıya salıverme kendini bir çırpıda

Sonumuz nasıl olacak diye yorma kafanı

Umutsuzluğa kapılma gelip geçenlere bak

Umutsuzluk suçunu işlemek bize yasak