Hani bir söz var “Çok gezen mi, çok okuyan mı bilir?” diye.

Elbette bunun yanıtı “Çok gezen” dir.

Ama hem gezip hem de okuyan var ise değmeyin keyfine, tadından yenmez,

Sohbeti de,

Birikimleri de,

Gözlemleri de,

Tespitleri de zengin mi zengindir.

Bunun adına şans derler şans.

 

Yaşadığımız bölge sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan birçok il ve ilçeye göre daha önde olduğundan hem okuyan hem de gezen sayısı da az-buz değil hani.

Gezeni de okuyanı da var ama…

“Ama”sı mı?

Şu!

Yönetenlere sözüm.

Yöneten ne demek?

Vizyonu olan ve bölgenin çok yönlü kalkınmasına katkı veren ve lokomotif olan demek.

Gittim, gördüm, öğrendim ve paylaştım heyecanını tavandan yaşayan demek.

Ya da bilip görenlerin birikimlerinden yararlanmayı beceren demek.

Yani?

Becermek!

 

Bakınız Ereğli’de öyle nimet var ki, ya biz bunun farkında değiliz ya da beceriksiziz.

Beceriksizlik daha ağır basıyor sanıyorum.

Çünkü görmemek mümkün değil.

Ki, bu konuyu yıllardır kaleme alıp alarak kafa da şişirir birilerinin canını sıkar dururum.

Kızılcapınar’dan söz ediyorum.

Orada bir baraj var.

O barajı bu kent ve kent dışından gelebilecek olanların sosyal yaşamına kazandıramadık gitti.

Baraj ve çevresinde başta alt yapı olmak üzere bir rekreasyon projesi yapılsa.

O proje içeriğinde barajın çevresinde çay bahçeleri ve restaurantlar açılsa.

Hatta bazı su sporları da düzenlense.

Olmaz mı?

Olamaz mı?

 

Barajın içinde kalan betonarme binaların üzerlerine ördekler için doğallığı ile bütünleşen estetiği öne çıkarılsa.

Renkler oynaşsa baraj suyunda.

Kuşlar pike yapsa.

Çevre aydınlatmasıyla gökyüzünden de keşfedilse.

Şehir dışından gelen turlara anlatılsa ve ardından pansiyonculuk gelişse?

Olmaz mı?

Oldurulmaz mı?

 

Görüşler, bakışlar, değerlendirmeler, öneriler ve örnekleri ah bir araya getirebilsek.

Ah ortak akıl denen mantığı keşfedebilsek.

Katılımcılığın özünde buluşabilsek.

Ah ah!

 

Ah’lar çok da…

Şu artık iyice açığa çıktı ki, bunca enerji dolu ve dinamikleriyle yeri göğü sarsacak Ereğli’de “birlikte olabilme kültürü” yok.

Bu nedenle kaybediyoruz ya.