Dört yaşında iken kaza geçirmiş Yağmur.

Çocukluk işte, arkadaşları ile birlikte kibrit ile oynamış Yağmur. O oyun öyle bir olaya sebep olmuş ki, elbisesi tutuşmuş. Elbise dediğin ne ola ki?

Varoşta yaşayan bir çocuk en ucuz naylon elbise giyer.

Yağmur’un sırtındaki elbise naylon da olup tutuşunca her yanı ateş altında kalmış. Alevler büyüdükçe yüzü, göğüs ve karın bölgesi, sol kol ile bacağı birlikte vücudunun yüzde sekseni yanıvermiş Yağmur'un.

İnsanın yazarken bile tüyleri diken diken oluyor.

Olayı düşünmek bile ne kadar korkunç!

Zor!

İlk olay anında gereken gibi müdahale edilebilmiş olsa, belki o yanık ve izleri yıllar içinde büyük oranda kapanırdı. Belki eli yüzü daha düzgün olabilirdi.

Olamamış.

Gariplik böyle bir şey işte.

Nasıl gitsin özel hastanelere, estetik cerrahları nerede bulsun?

Mümkün mü?

Yanıkların izlerini yıllar silememiş!

13 yaşında şimdi Yağmur, 13 yaşında.

Düşünün bakalım şimdi, bu yaştaki bir kızın ruhsal durumunu?

Hayallerini!

Anlayabilir miyiz?

Ve ne kadar?

Ortaokul 7. Sınıf öğrencisi Yağmur’u bulmuş gazeteciler.

Anlatmış o da, hayallerinden derlediği isteklerini:

-Yüzümdeki izler gitsin.

-Güzel olmak istiyorum.

-Arkadaşlarımla fotoğraf çektirebileyim, gezilere gidebileyim.

-Sağlığıma kavuşayım.

Bugünkü teknolojik gelişmeler içinde neler yapıyor doktorlar.

Siyahı beyaza çevirebilecek, kilometrelerce uzaktan ameliyat bile yapabilecek kadar akıllara durgunluk verecek uç noktalara koşan bu tıp, Yağmur’a mı güzelliğini geri veremeyecek?

Yağmur’u görün.

O’nun fotoğrafına (http://www.ereglionder.com.tr/xpanel/index.php?file=haberler&islem=ekleduzenle&ID=81905) bakıp bakıp “ne yapabilirim?” sorusuna yanıt arayın/arayalım.

Belki !

Bir ışık doğar Zonguldak’ın Mithatpaşa’sına.