İnsanlık tarihi bir bakıma insana karşı işlenmiş suçların da tarihidir. Sayfalarında gezindiğinizde insanın insana yaptığı acımasız kıyımlarla, egemen güçlerin halklara uyguladığı toplu katliamlarla, adalet sistemlerindeki çarpık yapılaşma sonucu haksız bir biçimde ölüme gönderilen suçsuz insanların gerçek öyküleri ile karşılaşırsınız. Sacco ile Vanzetti’nin unutulmaz trajedileri de bunlardan biridir 5 Mayıs 1920 günü Amerika Birleşik Devletleri’nde göçmen İtalyan İşçiler Bartolomeo Vanzetti ile Nicola Sacco bir adi suç dolayısıyla tutuklandılar. Biri 25 diğeri 32 yaşında olan iki göçmen işçi mahkemeye çıkarıldıklarında anarşist olmakla, sosyalistlerin eylemlerine katılmakla ve Amerika’nın kurulu düzenini bozmakla suçlandılar. Suçsuzluklarını Amerikan adaletine anlatmakta zorlandılarsa da Amerikan halkının büyük bir bölümü aydınlar göçmen işçilerin yanında yer aldı ve onları duruşmalarda desteklemeye başladılar. Desteğe katılan aydınlar arasında Albert Einstein, İnsan Hakları Savunucusu Romain Rolland, Bernard Shaw gibi ünlü isimler de yer aldı.  

Bütün bu çabalar Amerikan adaletinde yanıt bulmadı ve iki genç göçmen işçi idama hüküm giydiler. Bir süre sonra da idam edildiler.  Sacco ile Vanzetti’nin idamı çağdaş demokrasilerde insan haklarının, düşünceyi ifade özgürlüğünün, hak ve hukuk kavramlarının ve yargı bağımsızlığının yeniden irdelenmesine yol açtı.Yazınımızın evrensel değeri Şair Nâzım Hikmet de 22 Ağustos 1927’de yazdığı “Sacco ile Vanzetti” şiiri ile onları ölümsüz kılan sanatçılardan biri oldu: 

“Yuvarlanıyor, iri sıcak damlalar     
bakır yanaklarınızdan!
Kalbimize!
Kalbimiz artık dar geliyor bize”

dizeleri ile başlayan bu  şiir “Önsöz”, “Hikaye” ve “Kıssadan Hisse” başlıkları altında üç bölümden oluşan, Nâzım Hikmet’in unutulmaz yapıtlarından biridir.

Bartolomeo Vanzetti’nin yargıçlara yaptığı ünlü savunmasını, bir başka evrensel boyutlu şairimiz Can Yücel kendine özgü nefis çevirisiyle edebiyatımıza kazandırmıştı. Onun dizelerinden okuyalım:

“Yargıçlara Son Sözüm” 

Yeter, kendimden bahsettiğim;
az daha Sacco’yu unutuyordum.
Sacco da benim gibi işçi,
kendini bildi bileli işinin  âşığı, işinin ehli,
kazancı yerinde, işi yolunda,bankada hesabı da var,
karısı akça pakça , kendi halinde bir hatun
iki de gül gibi çocuğu var, kutu gibi bir evi,
bir yanında bir çay akar, öbür yanı orman.

Sacco duygulu, namuslu, inanır adam, insan adam Sacco,
 tabiata vurgun , insanlığa âşık, erkek adam Sacco; 

insanlık aşkına, hürlük uğruna
varından yoğundan vazgeçmiş,
para dememiş, rahat dememiş ,bırakmış hepsini,
canı gibi sevdiği karısını, çocuklarını
ve canını hiçe saymış Sacco.
Hırsızlık etmek Sacco’nun aklından bile geçmemiştir,
nerde adam öldürmek !
Ne o ne ben , aklımız ereliberi ,  
alınterimizle kazandığımızdan gayrısına el sürmemişiz, 
haram lokma geçmemiş gırtlağımızdan,
değil hırsızlık etmek ! 

Ne diyorlardı? Ben daha hinoğlu hinmişim;
doğru ,ağzım daha iyi laf yapıyor ama
bilin ki o arınmış inancı haykıran, o erkekçe sesi dinlerken,
Sacco ayağa kalkıp; konuşmağa başladı mıydı hatırlıyorum da  
nelere göğüs gerdiğini, nelerden vazgeçtiğini
onun yanında bir hiç olduğumu anlıyorum,
yaşarıveriyor  birden gözlerim,
birşey tıkanıyor şuracığıma,
beni ağlarken görmesin diye
bilseniz,kendimi nasıl zoruna tutuyorum;
işte bu adama  hırsız dediniz, kaatil dediniz,mahkûm ettiniz.
Sacco unutulmayacak ama,
Katzmann‘ın kemikleri, sizin kemikleriniz hep 
unufak olduktan sonra ,
Katzmann’ın adı, sizin adınız,kanunlarınız,nizamlarınız ve o sahte Tanrınız                                                                                                                         
Ve insan insanın kurdudur diyen bu uğursuz çağ,
hepsi hepsi geçmişe karıştıktan ,
silinip gittikten sonra bile
halkın gönlünde yaşayacak Sacco.

Bunlar gelmese başıma, siz çıkmasaydınız karşıma,
ona buna dert anlatacağım diye köşe başlarında
harcar giderdim ömrümü,
silik, belirsiz, yenilmiş titretir giderdim kuyruğu.
Ama şimdi öyle mi ya!
Bizim başarımız bu ölüm,bizim zaferimiz bu.
Dünyada aklımıza gelmezdi böyle yararlı olacağımız,
insanlık için adalet için hürlük için
eskaza gördüğümüz bu hizmeti
bir kere değil,on kere yaşasak yapamazdık.
Dediklerimiz, hayatımız, çektiklerimiz hiç kalır bunun yanında
hiç kalır yanında idamımız-bir kunduracıyla bir işportacı parçasının 
idamı
Yaşayacağımız o son anı elimizden alamazsınız ya!
O bizim işte, o bizim zaferimiz.