Kepez’deki Uyuyan Güzel tepesi ve Erdemir bacasının da görüldüğü ve zamanında çok büyük şelaleye sahip olan  Kaya Mağaraları da keşfedilerek turizme kazandırılmayı bekliyor.

 

 

 

Eyüp Bektaş’ın Haberi: Önce Kireçlik’in bakir sahiline dökülen tatlı su güzergahında üç ayrı şelalenin keşfi ve ardından da yöre halkı tarafından bilinmesine rağmen, bölge olarak pek bilinmeyen Subaşı mevkisindeki asma köprü ve nihayetinde de mağaralar. Kireçlik ve Subaşı köprülerini siz Ereğli Önder Okuyucularına tanıtmanın büyük heyecanı bizi rehberimiz Şeref Ünal’ın önderliğinde Ereğli’yi kazan  ve bizi de kepçe yaptı. Kepçemiz Güzelyurt ile Gölviç köyleri (Yazıcılar köyü yakınlarında) arasındaki halk dilinde “İnler” olan Kaya Mağaralarına götürdü bizi. Kaya Mağaraları’na Ereğli-Ormanlı karayolu üzerindeki Süleymanbeyler Köyü’nü  geçtikten sonra Güzelyurt sapağından tırmanarak ulaştık. Orman Müdürlüğü’nün açtığı yangın yollarını yaya olarak geçip gittiğimiz Kaya Mağaralarını fotoğraf ve video çekme açımızın dar olmasına rağmen sizlere  tanıtmak ve bu büyük kanyonun çok boyutlu değerlendirilerek, Safranbolu’da 80 metrelik kanyona yapılan cam teras örneğini de vererek değerlendirilme çağrsıyla sizlere sunuyoruz.

Rehberimiz Şeref Ünal ‘ın  mağaralar üzerinde yaptığı açıklama şu şekilde:



KİLİSEYİ YIKMIŞLAR ÇANINI ÇALMIŞLAR

Bektaş: Şeref Ünal Kardeşim bize Ereğli’yi tanıtmayı sürdürüyorsunuz. Öncelikle teşekkür ederim bu hizmetinizden dolayı. Bugün biz neredeyiz?

Ünal: Biz Güzelyurt’tan geldik.  Harika bir doğal çöküntü burası. Mağaralar var Kaya Mağaraları karşıda. Yükseklik yaklaşık 200 metre. Buraya başka yerden Göleviç’ten de ulaşılabiliyorsun ama çok zorlu bir yol. Bayağı profesyonel ayakkabılar dağcı takımlarıyla falan gelmek lazım çok sert bir doğa var aşağıda. Derenin içinde yürümen lazım. Karşıda Göleviç Köyü görünüyor. Böyle güzel değerler var işte ıhlamur ağaçları var, hep endemik türler, akça ağaçlar, sonra kestane var, akasya var. Çok eskiden Balkayalar  falan da deniliyormuş buraya. Bal yapan arılar varmış, orada iki tane mağara var. Biri küçük biri büyük mağara. Ben girdim o mağaraya içinde bir şey yok derin bayağı gidiyor. Eskiden çok eskiden özel bir şeyler varmış orada ama ormanda da gördük hep hazineciler her tarafı kazmışlar. Mesela eskiden bir kilise varmış aşağıda 70’lerde 60’ların sonunda falan, o kiliseyi de yıkmışlar yağmalamışlar en son bir çanı kalmış büyük bronz bir çan onu da birisi alıp gitmiş.

MAĞARAYA PREFOSYENELLER İNEBİLİYOR

Bektaş: Burası mevki olarak ne geçiyor şimdi?

Ünal: Burası Göleviç diye geçiyor, Göleviç Mağaraları. Doğal bir bent yapmış köylü buraya ve bu suyu köye almışlar içme suyu olarak. Doğal bir su dağdan çıktığı için. Bu kaya yapısı çok ilginç bir kaya. Büyük bir çökerti var burada. O tarafta Üçköy görünüyor, bizim Kepez Uyuyan Güzel tepesi görünüyor, Erdemir bacasının ucu görünüyor. Kartal falan olduğunu da söylüyor köylüler. İlerde biz aşağıdan biraz zorlu şekilde gelip tırmananlar var. Burada zaten profesyonel olanlar tırmanıyor. Profesyonel bir grup gelmişti buradan halatlarla indiler mağaraya ben onları izlerken korkmuştum. Turizme kazandırılabilir mi çok güzel camlı teras yapılabilir. Güzel yer şuranın kesinlikle değerlendirilmesi lazım.

 

KOLAYCILIK SEÇİMİ

Bektaş: Neden değerlendirilmiyor peki? Biz de akıllı başlı insan yok mu yani?

Ünal: Var elbette ki de herkes kolaycılığı seçiyor, kolay olan şeyi seçiyor.

 

BİLİNMEYEN DOĞA HARİKASI YERLER VAR

Bektaş: O kadar belediye başkanları geldi gitti? Ne yaptılar yani?

Ünal: Festivalde bir otobüs kalkıyordu Kayalıdere Şelalelerine ama neler var arkadaşım sizde gördünüz geçen hafta başka bir yer bu hafta başka bir yer, yani 25-30 tane hiç bilinmeyen doğa harikası yerler var yani.

 

CAMLI TERAS OLABİLİR

Bektaş: Yani işte yerel yönetimler yerel kültüre sanata ekonomiye destek olmalı

Ünal: Kesinlikle. Düşünsenize bir Avrupalının elinde böyle bir yer olduğunu düşünün şimdi Safranbolu’ya gittik orada Kanyonları falan gezdik, ne farkı var Allah aşkına hiçbir farkı yok. Yani buraya bir camlı teras balkonlu teras yapmışlar sadece su kemerimiz yok. Ama bizim de mağaralarımız var doğal yani. Burada çok eski insanlar yaşamışlar aşağıda kiliseler varmış zamanında ama işte talan etmişler. Bizim bu hazineciler her tarafı kırmışlar, dökmüşler.

KANYONDA KÜÇÜK BİR GÖL DE VAR

Bektaş: Var olanı koruyalım. Giden gitti, gidenin peşinden ağlayacak halimiz yok.

Ünal: Yani şu uçurumu şöyle bir kenardan çek bak en az 250 metre yüksekliğinde. Bu yüksekliğin altında göl var. Bu su zaten Subaşı’nın girişinde köprü var ya ona gelen dere bu işte. Yani biz şimdi sadece bunu görüyoruz. Her çaptan bir dere iniyor çoğalıyor aşağıya doğru en yukarda en temiz olan yerde köylüler almışlar onun için akmıyor. Normalde buradan şimdi şöyle 30 inç çapında bir boru kadar su akıyordur. Ama şimdi akmıyor.



KINA KAYALI MAĞARA

Yosunlardan da belli. Kına kayası bunlar da. Bunlar doğal kına. Kızlar bunu suyla taşla ıslatıp parmaklarına sürerlerdi ellerinin içine sürerlerdi. Kesinlikle çıkmaz doğal kına. Buranın yerlileri bilir bunu aynı kına gibi de kokar.