Her gün bir kadın cinayeti işleniyor… Hatta bazı günler iki, üç, dört, beş kadın cinayeti işleniyor… Bugün de (2 Haziran) yine gazetelerde iki kadın cinayeti haberi yer alıyor…

 

Muğla en çok kadın cinayetleri işlenen kentlerden birisi… Bu kez Muğla Bodrum’da 23 yaşındaki Funda Altınbezer’i eski sevgilisi 39 yaşındaki Muhlis Kızan tabancayla öldürdükten sonra intihar etti… Yine Muğla Ortaca’da iki çocuk annesi 26 yaşındaki Menekşe’yi 29 yaşındaki kocası Ali Rıza Y. gece yarısı uykuda elleriyle boğdu…

 

2015’in ilk 5 ayı (Ocak-Şubat-Mart-Nisan-Mayıs) toplam 152 günden oluşuyor. Ama kadın cinayetleri sayısı çoktan bu rakamı geçti. Eğer böyle giderse de geçen yılı ikiye katlayacak…

 

Erkek sevgisi öldürüyor

 

Umut Vakfı olarak her gün ulusal ve yerel basında çıkan haberlerden tuttuğumuz istatistiklere göre, ilk 5 ayda 153’ü silahla toplam 186 kadın cinayeti işlendi (Haziran ayının ilk kurbanları Funda ve Menekşe bu sayıya dahil değil)…

 

Bu cinayetlerde toplam 179 kadın (Van vs.’deki baskı sonucu kadın intiharları da dahil) ve aile bireyi (o an yanında olan kardeşi, annesi, babası ya da ağabeyi, komşusu) boşanmak ya da ayrılmak istemeyen veya yeniden birleşmek isteyen “erkek sevgisi”nin kurbanı oldu, 43 kadın da yaralandı… Güya sevdiği kadının peşini bırakmayan ve öldüren toplam 24 koca, sevgili, nişanlı ya da eski koca, eski sevgili ise bazen karnındaki 6 aylık, 8 aylık çocuğu da dahil kadınını öldürdükten sonra intihar etti…

 

Kadın cinayetleri böylesine artarak sürerken Anayasa Mahkemesi kadın hakları açısından ülkenin daha da karanlığa gitmesinin yolunu açan bir karar aldı…

 

Seçim arifesinde, hepsi erkek olan 15 Anayasa Mahkemesi üyesinden 11’inin kararıyla “imam nikahı için önce resmi nikah yapılmasının şartı kaldırıldı…”

 

Her gün çarşaf çarşaf gazetelerde, “çocuk gelinler, kadın cinayetleri, küçük çocuklara yönelik cinsel saldırı” haberleri yayımlanırken Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bu karar doğrusu düşündürücü…

 

Kadınlar bu kadar aptal mı?

 

Ülkemiz nüfusunun yarısı kadınlardan, genç kızlardan, kız çocuklarından oluşuyor…

 

Kurtuluş Savaşı sonrası Mustafa Kemal Atatürk ve bu ülkenin kurucuları modern bir ülke kurmak için temelleri atarken 17 Şubat 1926 tarihinde İsviçre Medeni Kanunu’nu örnek alınarak Türk Medeni Kanunu TBMM’de kabul edildi ve 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi… Cinsiyet ayrımcılığı kaldırılarak kadının bir insan olarak tüm haklarına sahip olmasının yolu açıldı.

 

Medeni Kanun ile “ailede kadın-erkek eşitliği” sağlandı. Evlilikte “resmi nikah zorunluluğu” ve “Tek eşle evlilik” esası getirildi. Mahkemelerde tanıklık yapma, miras ve boşanma konularında kadın-erkek eşit hale getirildi. Kadınlara istedikleri mesleğe girebilme hakkı tanındı. Daha sonra da siyasi alanda kadınlara, 1930’da belediye seçimlerine katılma, 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi.

 

Ve yaklaşık 90 yıl sonra gelinen aşamaya bakın… Yıllar yılı “Çocuk gelinler”in acısını yaşayan ülkemizde adaleti, hukuku sağlayacak olan kurumların en başındaki kurumun “Yüce Mahkeme”nin aldığı karara bakın…

 

Hatırlar mısınız? Kader vardı…  12’sinde evlendirilip, arka arkaya iki çocuk doğuran ve 14 yaşında, 12 Ocak 2014 tarihinde Siirt’in Pervari ilçesine bağlı Düğümcüler Köyü’ndeki evinde cesedi bulunan…

 

Ve daha niceleri… Aile bireyleri de dahil, onlarca erkeğin tecavüzüne uğrayan çocuklar, çocuk gelinler…

 

 

“10 yaşındaki çocukla evlenilir” fetvaları veren din adamları ve bugün gelinen aşama: “İmam nikahı için resmi nikah şartının kaldırılması…”

 

Anadolu da, okumamış, çalışmayan, yaşadığı feodal yapıda kumalık kadının çok da itiraz edemediği, kabullenmek zorunda kaldığı bir gerçekti. Maalesef çok üzücü, ama günümüzde akademik kariyer yapmış kadınların bile “kuma” olmayı kabul ettikleri, eşinin başka eşleri olduğunu bildikleri ve birbirlerini bilen bu mevki sahibi kadınların bilmiyormuş gibi davrandıkları, imam nikahıyla yaşadıkları birçok meslek grubunda konuşuluyor…

 

Gerçekten kadınlar ikinci sınıf vatandaş olmayı, kaderinin bir erkeğin elinde olmasını, ikinci eş olmayı kabul edecek kadar aptal mı?

 

Bir kadın “Üniversiteli cahiliye dönemi” dedirtecek bu kumalığı neden kabul eder ki?

 

Yoksa ben dişiliğimi kullanırım da, maddi çıkar da elde ederim gibi aptal düşüncelere mi sahip bazılar!

 

Evet, Türkiye’nin yarısı kadınlar… Sizi koruyan Medeni Kanun’dan gelen güvencenizi kalktı… Hiç mi farkında değilsiniz… Siz saçınızın bir kılının görünmesinin günah olduğu söylemiyle uğraşırken evliliğinizin, eşitliğinizin, çocuğunuzun, miras hakkınızın güvencesi bir çırpıda hem de hukuki bir kurum tarafından ortadan kaldırıldı…

 

Böylece çocuk yaştakilerin cinsel istismarının önüne geçecek son engel de kaldırılmış oldu. Tek başına dini nikahın önünü açan bu karar, “daha fazla çocuk gelin, daha fazla tecavüz, daha fazla eş” demek… Artık ceza caydırıcılığı olmayacağından çocuk evlilikleri fiilen meşrulaşacak. Ayrıca erkek istemezse resmi nikah da yapmayacak…

 

Kadın için bir güvence olan resmi nikah şartının kaldırılması kadının eşit olma şartının güvencelerini ortadan kaldırıyor… Hatırlayın daha geçenlerde Soma maden faciasında kocası ölen ve çocuğunu onun ölümünden sonra doğuran kadının, sadece imam nikahı olduğu için yapılan yardımı ve eşinin maaşını alamadığını… Kadınlar duadan ibaret, kadını erkeğin insafına terk eden evliliklere razı mı olacaklar…

 

Seçim arifesindeki bu “Yüce Mahkeme”nin kararı ne etki yapacak. Uygulamalarla demokrasiden ve uygarlıktan uzaklaşan bir ülkede yaşamaya ülkenin yarısı kadınlar, rıza gösterecekler mi? Yaşayıp göreceğiz…

 

İyi haftalar

 

Umut Vakfı