Mısır’da 27 Temmuz sabahı darbe yönetimi tarafından gerçekleştirilen katliama ve olası katliamlara karşı Çaycuma şehir merkezinde 19 sivil toplum kuruluşu kitlesel basın açıklaması yaptı. Katılımın yoğun olduğu, çeşitli dövizlerin yer aldığı açıklamada Sağlık-Sen, Bem-Bir-Sen, Toç-Bir-Sen, Diyanet-Sen, Diva-Sen, Mazlumder, İHH, AHYAR, ÇAYİAD, ÇAYİMDER, Anadolu Gençlik Derneği, Erkam-Eğitim Der, Eğitim-Bir-Sen, Çaycuma Anadolu Dayanışma Derneği, Burunkaya Eğitim Ve Kültür Derneği, Dereköseler Eğitim Ve Kültür Derneği Türk-Diyanet Vakıf-Sen, Çaycuma Din Görevlileri Derneği, Nebioğlu Ekonomik Ve Sosyal Gelişim Derneği, adına bildiriyi MAZLUMDER Genel Sekreteri Recep Karagöz okudu. Karagöz, şunları söyledi:
“27 Temmuz sabahı Mısır’da askeri cunta yaklaşık 25 gündür sivil itaatsizlik eylemi sürdüren İhvanı Müslim’in mensuplarına ve darbe karşıtlarına otomatik silahlarla, helikopterlerle saldırmış; açılan ateş sonucu aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 200’ün üzerinde silahsız ve masum insan hayatını kaybetmiş, bir kısmı ağır olmak üzere 5 binin üzerinde insan da yaralanmıştır. Hangi ülkede olursa olsun darbeler, uluslar arası destek almadığı sürece gerçekleştirilebilir süreçler değildir. Mısır’da gerçekleştirilen Sisi darbesi de Mısır iç dinamikleri ile izah edilebilecek bir durum değildir. Mısır’ın seçimle işbaşına gelen tek meşru Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi’nin, Gazze’nin can damarı olan Refah sınır kapısını açması, tünellerin kullanımını kolaylaştırması; bununla birlikte darbeci Sisi ve adamlarının, darbenin hemen ardından ilk icraat olarak; sınır kapısını kapatarak tünelleri yıkmaya başlaması, darbenin işgalci İsrail’in güvenliği için uluslar arası bir tezgah olduğunu gözler önüne sermektedir. Halkın iradesini yok saymanın halkı yok saymak olduğu gerçeği ortadayken, protesto gösterilerini bahane edip iktidarı gasp edenler, kendilerine karşı yapılan protesto gösterilerine katliamla cevap veriyorlar. Başta ABD olmak üzere darbeye darbe diyemeyecek kadar ilkesizleşen dünya ülkeleri, bu utanç yetmezmiş gibi General Sisi yönetimine maddi destek sağlamaktadırlar. Demokrasi pazarlamacılığı ve batılı değerin ithalatı ile geçimini sağlayan ABD ve Avrupa ülkelerinin maskesi bir kere daha düşmüştür.
Bu darbe İslam coğrafyasında örgütlü İslami yapıların zayıflatılması, itibarsızlaştırılması ve bu sayede söz dinleyen kukla yönetimlerin önünün açılması projesinin bir parçasıdır. Bangladeş’te Cemaati İslami yönetici ve mensuplarına yönelik yapılan yargı darbesi ile General Sisi darbesi, ayrıca İslam coğrafyasında örgütlü, güçlü İslamcı yapılar üzerinde yapılan deneyler, bu gözle yeniden değerlendirilmelidir. Suriye, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri gibi aile saltanatın hüküm sürdüğü bölge ülkelerinin, Arap devrimlerini askeri darbe ve meşru olmayan yöntemlerle berhava etme gayretleri de gözlerden kaçmamalıdır. İşine geldiğinde dünyaya jandarmalık yapan uluslar üstü güçler 'başta Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler olmak üzere' 27 Temmuz sabahı yaşanan katliamın ve olası katliamların suç ortağıdır. Darbenin yaşandığı günden bu yana sessizliğini koruyan ve fonksiyonunu icra edemeyen İslam İşbirliği Teşkilatı'nın yaşanan vahşet ile ilgili sorumluluğu da göz ardı edilmemelidir. Mısır’ın JİTEM’i olarak adlandırılan baltacılar, Adeviyye Meydanı çevresinde sivilleri katlederken, Tahrir’de sevinç gösterileri düzenleyen Mısırlılar katliamın işbirlikçileridir. Bütün provokasyonlara rağmen şiddeti reddederek sivil direnişini sürdüren ve şiddete prim vermeden sivil itaatsizlik çağrıları yapan İhvanı Müslimin, bütün dünyaya bir ahlak ve direniş dersi vermektedir. İhvanı Müslimin hareketini bu vakur duruşu sonunu kadar muhafaza etmeye, Dünya ülkelerini ve uluslar üstü organizasyonları, Mısır’da yaşanan darbeye ve katliamlara karşı hukuki ve ahlaki bir duruş sergilemeye davet ediyoruz.”