Eyüp Bektaş’ın Haberi:
Kdz. Ereğli’nin uzak-yakın tarihinin zenginliğini dile getiren ve bu konuda özellikle de yerel yönetimlerin ilgisizliğinden şikayet edenlerin sayısı artmaya devam ederken, şehir merkezine bir nefes yakında ve bir çok kişi ve kesimin bilmediğini varsaydığımız bir köprüye gittik rehberimizle. Rehberimiz Şeref Ünal. Şeref Ünal bize Kireçlik’teki şelalerden söz ettikten sonra gidip arayıp bulduğumuz bu saklı cennetten sonra “Subaşı’ndaki köprüyü biliyor musunuz?” diye sorunca, bilmediğimi de açıkça ifade ederek “hayır!” dedim. Şeref Ünal’ın rehberliğinde gittiğimiz Subaşı mevkisindeki (Süleymanbeyler köyü) petrol istasyonlarının arka alanındaki Ormanlı bölgesinden gelen ırmak boyunca bir süre yaya olarak gittik ve köprüyü gördük.

Söylenenlere göre 1970 yıllarında hizmeti pek önemsemediği anlaşılan dönemin kaymakamına kızan bir vatandaş tarafından yapılan köprünün İstanbul’daki ilk boğaz köprüsünden önce yapıldığı ortaya çıkıyor. Tabi ki Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü Cunda adasında. Bildiğiniz beton ayaklar üzerinde ve karşıdan karşıya çelik halatlar çekilerek yapılan köprüyü Şeref Ünal’ın anlatımı ile sizlere tanıtmak istiyoruz.

Ünal ile aramızda ve köprü üstünde geçen konuşma şöyle:


Bektaş: Evet, Şeref Ünal, Ereğli senin sayende Kireçlik Şelalelerini kazandı onu senden duyduk, senden öğrendik. Gittik gördük haberini de yaptık herkes de çok mutlu oldu. Kireçlik’i belki de bir çok tehlikeden koruyacak bilgiyi verdin bize. Ben öncelikle Ereğlili olarak teşekkür ediyorum. Bugünde bizi buraya getirdin, burası Subaşı denilen Süleymanbeyler Köyü’nün Ormanlı’dan gelen dere yatağı. Ve burada bir köprü var, bu köprüyü de sen gösterdin. Bu köprü ne zaman ne şekilde yapıldı, niye yapıldı? Bayağı da bir köprü. Bir anlatır mısınız?

Ünal: Ben de bildiğim kadarıyla anlatayım, buradaki köylülerin anlattıkları bir yaklaşık 30 yıldır buralarda bu bölgelerde hep balık tutarız, bu köprünün üzerinden defalarca geçtik. Hatta pat pat ile bile geçenleri gördük, motosikletle falan. 1970’lerde Erdemir’de çalışan birisi yapmış bu köprüyü çelik halatlarla. Yani aynı Boğaz Köprüsü gibi, Üçüncü köprü gibi aynı. Çelik halatlarla taşıyıcı ayaklarla yapılmış, gayet sağlam ama döşemesi falan çürümüş artık. Köprünün yapılması ile ilgili bazı rivayetler var Kaymakama kızmış falan diyorlar ama öyle yapılmış kalmış. Hep kulaktan dolma şeyler. Kaymakama neden kızmış köprü istemiştir, yapmamıştır kızmıştır onun için olabilir mesela. Ama görünmesi gereken bir yer burası. Çok güzel görsel olarak teknik olarak da adam bir teknik kullanmış burada asma köprü tekniğiyle yapmış bunu yaklaşık 70 metrelik bir köprü üzerindeki tahtalar falan çürümüş ama sizde göreceksiniz. Ama yine de görülmeye değer, yani Ereğli’ye turizm açısından değil de belki sağa sola gidip hafta sonunu iyi geçirmek isteyenler, birkaç fotoğraf almak için gelebilirler ama köprünün üzerine çıkmazlarsa iyi olur. Biz çıktık ama emniyet tedbirlerimizi aldık. Biraz dikkatli olurlarsa iyi olur. Söyleyeceklerim bu. Tamamen çelik halatlar üzerine yapılmış, yaklaşık 40 mm’lik halatlarla yapılmış çok sağlam yapılmış ama işte ana taşıyıcılar meşe on onları kullanmış biraz biliyormuş yapan adam sanatkarmış biraz. Şimdi de sadece ilgi çekici bir yer olarak kaldı. Bakımı yapılmazsa ilerde çürüyüp muhtemelen çökecektir yani.

Bektaş: O zaman şöyle de denilebilir bu köprünün değerini bilip de bakımı yapılsa ne olur yani?

Ünal: Güzel olabilir. Tabi ki. Piknik alanı olabilir. Kesinlikle bu köprü kullanılabilir. Derede balık tutulabilir, olta balıkçılığı için çok uygun buralar. Yani biraz burası sotede kalmış kenarda kıyıda kalmış insanların pek dikkatini çekmiyor. Şimdi bilgisayar çılgınlığı var onun için kimse böyle sağa sola çıkıp doğada ne oluyor nedir ırmak nedir eski insanlar neler yapmışlar, merak etmiyor yeni nesil. Onun için de gelip bakmıyorlar, bizim gibi artık fosiller yavaş yavaş gelip böyle yerleri keşfediyor. Bakıyor ilgi çekici bir yer olarak.