İbrahim-Tığ: Rüştü Onur’un Devrek’te ticaretle uğraşan dayısının torunu Sabri Saraç, beni Ankara’ya götürerek orada yaşayan Rüştü Onur’un dayısı kızı Melahat Güzin Türkili ile görüştürdü. 1926 doğumlu olan Melahat Güzin Türkili, Rüştü Onur’un dayısı Mehmet Fuat Saraç’ın kızı. Rüştü Onur aynı zamanda Türkili’nin halasının oğlu oluyor. Ankara Kızılay da oturan Türkili’yi evinde ziyaret edip Rüştü Onur hakkında konuştuk. Kendisi bize Rüştü Onur’la -kendi deyimiyle Rüştü abisi- ilgili bildiklerini anlattı.

Sayın Türkili, bize Rüştü Onur’dan söz eder misiniz?

-Rüştü Onur benim halamın oğlu, ben de onun halası kızı olurum. Rüştü Onur’un babası, eniştem Mehmet Emin bey köyde ilkokul öğretmeniydi. Bu yüzden Rüştü Onur ilkokulu 3.sınıfa kadar köyde, 4 ve 5. sınıfı da okumak için bizim evde, Devrek’te okudu. Rüştü Onur, çok sakin, çok sevimli bir çocuktu. Babannem derdi ki Rüştü abime; “Rüştü bak, seni özlediğim zaman Melahat’e bakıyorum, Melahat’ın gözlerinin içi gülüyor senin gibi” derdi.

Halam çok çok kültürlü bir insandı. Rüştü’nün annesi Hatice Fikriye halam gazete okumayı çok severdi.

Rüştü Abim bir süre sonra işte o hastalığa yakalandı. İstanbul’da tedavi gördükten sonra bir vapurda Mediha Sessiz ile tanışmış ve bu tanışma ilerleyen süreçte de birbirlerine aşık olmuşlar.

 

Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip’in çok gariban kişiler olduğundan söz ediliyor…

-Ben işte buna çok üzülüyorum. Rüştü abimin dedesi Hacı Abdullah Efendi ilk milletvekili. Babası öğretmen. Bizim ailede okuyan çoktu. Düşünebiliyor musunuz, dedesi milletvekili babası öğretmen olan bir çocuk ya da genç garip olur mu? Ama Rüştü çok onurlu biriydi. Bu yüzden ailesinden para istememiş olabilir. Ama gariban değillerdi asla. Muzaffer konusunda ise bir bilgim yok. Rüştü Onur abimin garibanlığı ise belki kasıtlı olarak yazılıp çiziliyor. Ama bu duruma ben üzülüyorum. Hatta ben Yılmaz Erdoğan’ın filminde gariban olarak gördüğümde Rüştü abimi, çok üzüldüm. Rüştü Onur’un mezarını gördüğümde gariban bir sırtta yatıyor gösterildi. Halbuki Rüştü abim öldüğünde bütün Beşiktaş dükkanlarını kapatıp onun cenazesine katılmış.

 SİBEL HANIM ANLATIYOR

Biz konuşmamızı Melahat Güzin Türkili hanımla sürdürürken bu kez de Rüştü Onur’un kardeşi Hüseyin’in kızı Sibel hanım geldi. Ona da sorularımızı yönelttik.

Rüştü Onur’un Mediha’ya yazdığı mektupların olduğunu ve bunları gün yüzüne çıkarıp kitaplaştırdığımı anlattıktan sonra sordum:

-Mediha’nın Rüştü’ye yazdığı mektuplar, en azından Rüştü’ye gelen yanıtları içeren mektuplar konusunda bilginiz var mı?

-Efendim, elbette Mediha’nın da Rüştü amcama yazdığı mektuplar olmalı. Ama bizim elimizde şuan hiçbiri yok bu mektupların. Babam da hiç söz etmedi, onda olsa idi bilirdik. Ama yok.

-Bilinmeyen fotoğrafları var mı sizde Rüştü’nün?

-Evet, 2 adet var. Biri babaannem, dedem rüştü ve Saffet amcalarım ve babamın olduğu fotoğraf. Diğeri de okulda öğretmenleri ve arkadaşlarıyla çekilmiş toplu bir resim.

Sibel hanım bir nezaket göstererek bize o iki fotoğrafı da verdi. Sibel ve Melahat Güzin hanımlara verdiği bilgiler için çok teşekkür ediyorum.

23 Haziran 2013/Ankara 

Kaynak Yayınları unutulmayacak bir kitap yayımladı: Mektubun Avcumda. Rüştü Onur'un "Mediha" sına yazılmış mektuplar, şairin kaleminden. Çoğu kez "Mediha" hitabıyla başlıyor, bir iki kez " Sevgili yavrum". Yirmi iki yaşında romancı kudretiyle yazılmış mektuplar. …. İbrahim Tığ'ın yayına hazırladığı bu mektuplar sayesinde Rüştü Onur'un ve Mediha'nın trajik yaşamlannı okuyorum. …. İbrahim Tığ'a gönül borcu duymamız gerektiğine inanıyorum. Bu mektuplar Zonguldak'tan İstanbul / Beşiktaş'a bir roman yansıtıyor. Yirminci yüzyılın sonuyla birlikte roman sanatının çok değiştiğini, çok başkalaştığını düşünenlerdenim. İşte bu mektuplar da bir roman, hem de 'sahici' bir roman. 1940'ların asıl dünyasını, asıl duyuşunu, düşünüşünü bu içli mektuplar sayesinde anlıyorsunuz. Aşkı ve vere mi de. Mektupları Mediha'nın kız kardeşi, " Türk tiyatrosuna emek vermiş " Sabahat Sessiz yıllarca saklamış. Kaynak Yayınlan şimdi okurla buluşturuyor. Yetmiş yıl geçmiş aradan.

Ama tuhaf bir şey oluyor: Bu mektupların içtenliği geçen zamanı geri getiriyor. Sanki şimdi yaşanıyor. Hepsi olup bitmiş bir serüven sanki şimdi ilk kez yaşanıyor. Ben bu duyguyu Rüştü Onur'un şiirlerinde de kaç kez yakaladım. Sanki bu şiirler bugün de nefes alıyor... "

                                                           Selim İleri/Zaman, 29 Nisan 2013