“Zor!” sözcüğünün içi o kadar çok doludur ki!

Zordur zor!

İçinden çıkılmaz bir durum,

Ya da felaket ile karşı karşıya kalındığında kullanırız bu sözü.

“Zordayım” veya “zor bir gün yaşıyorum” deriz.

Evet dün benim için zor bir gündü.

Çocukluk arkadaşım ve eski Kandillililerin çoğunlukla “Barbaros” diye tanıdıkları arkadaşımı kaybettim.

Bahriyelinin oğlu Hayri Keskin bir  süre önce kalp ameliyatı olmuştu.

Hastanede, uzaktan da olsa görüşmüş ve “çok iyiyim” demişti.

Karşılıklı gönül dostluğumuzla selamlamıştık birbirimizi.

O gün sonmuş!

Bir daha görüşemedik kendisiyle.

Derler ya, ameliyatlı hastaya O’nun sağlığına değer veriyorsan eğer yaklaşmayacaksın.

Öyle yaptım.

Hastanede de, sonrasında da!

Ölüm haberini oğlu Aybars’ın sosyal medyadaki “babamı kaybettik!” duyurusundan öğrendim. Hemen aradım ve son bilgileri alıp, evde bilgisayarımın açış düğmesine basıp bekledim.

O an!

Yıllar geçiverdi anı sepetinden kesitler sunarak.

Hayri, Kandilli’de bizler gibi Rat olarak da bilinen Uzun Mehmet Mahallesi’nde oturuyordu. Hepimiz babalarımıza verilen dubleks ve kuzineli lojmanlarda yaşamın tüm evresini birlikte paylaştık.

O yıllar ve bugün.

O kadar çok sevgi ve dostluk dolu yıllarımız var ki.

Biliyorum şimdi Hayri’nin akranları bir başka üzülmüştür.

Benden üç yaş büyük kuşak, aynı sınıfları paylaştı.

Onların anıları daha çok ve anlamlıdır.

Ölüm haberini yazmaya başladığımda, yüreğim burkuldu.

İçim acıdı.

Eşi Emine, kızı Esay, kızkardeşi Nevin, damadı Abidin.

Ve torunları.

Acılarınızı paylaşıyorum, acınız acımdır sevgili ailesi.

Ben de çok yakın bir dostumu kaybettim.

Allah size ömür versin.