Bedeller ödeyerek elde ettiğimiz haklarımız dahi, son dönemde yok edilme tehdidiyle karşı karşıya.İtaati mutlaklaştıran, kadın bedenini ve yaşamını denetime alma heveslisi cinsiyetçi politikalar, OHAL ve savaş politikaları, nefret siyaseti,  bizler için, daha çok ölüm, şiddet, güvencesizlik, sömürü ve yoksullaşma sonucunu doğuruyor.

 

 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında yazılı açıklama yapan KESK’li kadınlar,  Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'ya taleplerini mektuplu bildirdi. Çaycuma PTT Müdürlüğünden mektup gönderen Eğitim Sen Çaycuma Temsilciliği Kadın Sekreteri İlknur Oral, taleplerinin takipçisi olacaklarını vurgularken, bu etkinliğe  CHP Kadın Kolları ve TEMA Çaycuma Temsilciliği de destek verdi. 

 

Bakan Fatma Betül Sayan Kaya’ya gönderilen mektubun içeriği şöyle:

 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Betül SAYAN KAYA,

 

Bizler kadın emeği ve özgürlüğü mücadelesinin izinden yürüyen Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) çatısı altında örgütlü kadınlarız. KESK’li kadınlar olarak, eşitsizlikleri, tahakkümü, sömürüyü üreten ataerkil sisteme ve ürettiği toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı, kadınların yüzyıllara dayanan mücadelesini kararlılıkla ve ısrarla sürdürme gayretindeyiz. Bu gayretimizin; ataerkil kapitalist  sistemin gittikçe semirtilmesi, eşitsizliğin, güvencesizliğin, kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın, kadın emeğinin hiçleştirilmesinin, devleşerek yaşamlarımızı kuşatmaya devam etmesi gibi güçlü bir dayanağı var.

 

Sayın Bakan,

Öncelikle, her platformda dile getirdiğimiz ancak, temsilcisi olduğunuz siyasal iktidarın kulak tıkadığı ve birer sonuç olarak somutlaşan gerçeklikleri,tekraren, bu mektup aracılığı ile ortaya koymak istiyoruz.

 

ü 2017 yılı “Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’na” göre Türkiye 144 ülkenin içerisinde 131. sırada  yer alıyor. Ekonomide cinsiyet eşitliğinde 128’inci, eğitimde 101’inci, sağlıkta 59’uncu, siyasette cinsiyet eşitliğinde ise 118’inci sırada bulunuyor.

 

ü Yalnızca 2017 yılında, 409 kadın erkekler tarafından katledildi. 322 kadın cinsel işkenceye uğradı. 387 çocuk cinsel istismara maruz kaldı.

 

ü Her evlilikten 3’ü çocuk yaşta, zorla yaptırılıyor.

 

ü İstanbul’da bir hastanede 2017 yılında yalnızca 5 ayda yaşları 18’in altıda 115 kız çocuğunun cinsel istismar sonucu hamile kaldığı ortaya çıktı. Olayın üstü örtülmeye çalışılarak,   ortaya çıkaran sağlık emekçisi sürgün edildi.

 

ü Evlenmiş kadınların % 38 eşleri tarafından fiziksel veya cinsel şiddete uğruyor. Kadınların %44 ‘ü erkekler tarafından duygusal şiddete maruz kalıyor.

 

ü 2017 TÜİK verilerine göre, kadın işsizliği oranı % 16, erkek işsizliği oranı % 8. Ve yine toplam işsizler arasında kadınların oranı %44. Kadının istihdamdaki oranı ise %31 dolaylarında seyrediyor.

 

ü Kayıt dışı/sigortasız çalışma oranı erkeklerde % 30’ların altında, kadınlarda % 45’in üzerinde. Kadın istihdamının yoğun olduğu tarım sektöründe bu oran  % 90’lara kadar dayanıyor.

 

ü Kadın ücretsiz aile işçisi sayısı, erkek ücretsiz aile işçisi sayısının 2,5 katı.

ü Kadınlar, ev ve aile bakımına erkeklerden 5 kat fazla zaman harcamak durumunda kalıyor.

 

ü Erkekler, aynı işi yaptıkları  kadınlardan 2,5 kat daha fazla ücret alıyor.

 

ü Kadınlar erkeklere göre daha düşük ücretlerle daha uzun çalışma saatleriyle çalışıyor.

 

ü Kamuda çalışan kadınların erkeklere oranı yüzde 40’ın üzerinde, ancak karar verici pozisyonlar açısından bu oran ancak  %10 civarında.

 

ü Meclis’te kadın oranı yüzde 14,9.  Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve Parlamentolar Arası Birlik (IPU) tarafından yayınlanan “Siyasette Kadın 2017” haritasına göre,Türkiye 82 kadın vekille 186 ülke arasında 132. sırada. 

 

ü 14 yaş üzeri 2 milyonun üzerindeki kadın okur-yazar değil.Her 5 kadından 1’i herhangi bir okul bitirmemiş.

 

ü Özel sektörde çalışan her 3 LGBTİ bireyden biri ayrımcılığa uğruyor.3’te biri cinsiyet kimliğini gizlemek zorunda.

 

ü Doğum sonrası dönüşümlü ücretli ebeveyn (anne-baba) izni verilmemekte ısrar ediliyor. Doğum sonrası işe başlayan kadınlar statü kaybı yaşıyor, süt izinleri keyfi olarak kullandırılmıyor.

 

ü Yaklaşık 600 çocuk anneleriyle birlikte cezaevinde.

 

Sayın Kaya,

Bu somut tahlilimizde, sayfalara sığdıramayacak kadar kılcallaşmış sorunların en öne çıkmış olanlarından ancak bir bölümünü yer alıyor.Canımıza mal olan bu sarsıcı tabloya karşın, ne yazık ki, her gün, bu gerçeklikleri çoğaltan, derinleştiren, politikalarla, uygulamalarla, söylemlerle yüz yüzeyiz. Bedeller ödeyerek elde ettiğimiz haklarımız dahi, son dönemde yok edilme tehdidiyle karşı karşıya.İtaati mutlaklaştıran, kadın bedenini ve yaşamını denetime alma heveslisi cinsiyetçi politikalar, OHAL ve savaş politikaları, nefret siyaseti,  bizler için, daha çok ölüm, şiddet, güvencesizlik, sömürü ve yoksullaşma sonucunu doğuruyor. Bu manada, bugün yaşadığımız bu örselemelerin yarattığı toplumsal travma hali, yarınlar için çok daha kaygı verici bir hal almış durumdadır.

 

Sayın Bakan,

Yaşama ve yaşatmaya dönük koruyucu, önleyici tedbirler için sorumluluk almak yerine, Hükümetinizce derdimizi çoğaltan, sayfalara sığmayacak sayıda, politika, uygulama/ma ve söylemlerden öne çıkanları somut olarak sıralamak gerekirse;

 

ü Diyanet sistematik olarak sürekli kadın aleyhinde fetvalar yayınlıyor. Kahkahamızı ve yaşam tercihlerimizi suç sayıyor. 9 yaşındaki kız çocuğunun evlenmesinin normal olduğunu söylüyor.

 

ü AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kadınla erkeği eşit konuma getirmek fıtrata terstir" diyor.

 

ü Selefiniz Sema Ramazanoğlu, Ensar Vakfı'nda 45 çocuğa tecavüz edildiğinin açığa çıkmasıyla, "Buna bir kere rastlanmış olması, hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz." diyor.Hem Milli Eğitim Bakanlığı hem Bakanlığınız söz konusu vakıfla protokoller imzalıyor.

 

ü Eğitim müfredatında, uluslararası çocuk hakları sözleşmelerine, medeni hukuka aykırı ve ayrımcı ifadeler yer alıyor. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, bir ders kitabındaki “kadının kocasına itaati ibadettir.”  ifadesini “kadının aile içindeki konumuna ve sorumluluğuna işaret ediyor” şeklinde savunuyor.

 

ü Bakanlığınız Davranış Bilimleri Uzmanı Şengül Yiğit, kadın ve erkeğin eşit olmaması gerektiğini savunan açıklamasında, “Teslimiyet, tevekkül ve tefekkür ailelere yüzdeyüz mutluluk getirir.” şeklinde konuşuyor.

 

ü Yargıda uygulanan cezasızlık politikası, iyi hal ve tahrik indirimi, yeni kadın katliamlarının, tacizlerin, tecavüzlerin ve çocuk istismarının önünü açıyor. Kadın örgütleri davalara taraf olarak kabul edilmiyor.

 

ü Şiddet gören kadınlar için ilk adım merkezleri ve kadın sığınakları yetersiz sayıdadır.

 

ü Tecavüz kriz merkezleri ve ALO Şiddet Hattı kurulmuyor.

 

ü OHAL bahanesiyle çıkarılan KHK' ler eliyle iş güvencemiz fiilen ortadan kaldırılarak, 31 KHK ile bugüne kadar 20 Binin üzerinde kamu emekçisi kadın haksız hukuksuz bir biçimde işinden ediliyor.

 

ü Sendikal haklar ve örgütlenmeye dönük baskılar artıyor.Bundan en çok kadın emekçiler etkileniyor.

 

ü OHAL nedeniyle kadın ve çocuk dernekleri kapatılıyor.

 

ü 4+4+4 eğitim modeli ile kız çocuklarının okula devam etme oranı azalıyor. Çocuk yaşta evlilikler artıyor.  

 

ü Taşımalı eğitim nedeniyle, çocuklar, istismara maruz kaldıkları, cemaat yurtlarına mahkûm ediliyor.

 

ü İşyerlerinde açılması gereken kreşler açılmıyor. Mevcut kreşler dahi kapatılıyor. (2007-2008 yılında 497 olan kamu kreşi sayısı, 2015-2016 döneminde 56’ya düşürüldü.)

 

ü Açık ve artırmalı şekilde 5 çocuk doğurmamız vaaz ediliyor.

 

ü Ücretli dönüşümlü ebeveyn (anne-baba) izni, kreş açılması veya kreş yardımı ödenmesi yerine büyükannelere evde bebek bakım parası uygulaması çözüm olarak sunuluyor. Bu yaklaşımla, hem ileri yaştaki kadınlar eve hapsediliyor,hem de çocukların sosyal gelişimi açısından kurumsal biçimde sunulması gereken erken çocuk eğitim ve bakımı, kamusal hizmet olmaktan çıkarılıyor.

 

ü Emeklilik şansı bırakmayan, kadınlara evi, aileyi adres gösteren, esnek güvencesiz çalışma modelleri kadınlara müjdeleniyor. 

 

ü Kadınların çalışma hayatlarında erkeklerle eşit var olmalarını sağlamak yerine, ev ve bakım işlerinin kadınların görevi olduğu algısı verilerek, cinsiyet eşitsizliği iyice pekiştiriliyor.

 

ü Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir bütçe yapılmamakta ısrar ediliyor.

 

ü Kadını güçlendirmeyi, eşitsizlikler için tedbir almayı taahhüt eden, uluslararası “Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)” ve “İstanbul Sözleşmesi”nin gerekleri yerine getirilmiyor.

 

ü 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uygulanmadığı gibi, “kadınlara fazla hak veriyor, aileleri dağıtıyor, erkekler mağdur oluyor” denilerek, kadınlara tanıdığı haklar geri alınmaya çalışılıyor.

 

ü Parlamentoda, kadınların haklarını tehdit eden, boşanan kadınları korumasız bırakan “boşanma komisyonu raporu” hazırlanıyor. Şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranması öneriliyor.

 

ü Kadın yerine ailenin korunmasını önceleniyor. Kadınların uğraşıyla kurulan kadından sorumlu devlet bakanlığında “kadın” sözcüğünü çıkartılıyor.Yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kuruluyor.

 

ü Nikâhın, boşanmanın kadınların canına mal olmasıyla ilgilenmek yerine, kadınlara meydan okuyarak, ‘’Müftülük Yasası’’ çıkarılıyor, boşanmada arabuluculuk uygulaması getiriliyor.

 

ü Cinsiyetçi eğitim sistemi ile eşitliği reddeden nesiller yetiştiriliyor.

 

ü Eğitim kurumlarında kız ve erkek çocuklara cinsiyetçi rollerin dağıtıldığı oyunlar sahneleniyor.

 

ü Eğitimciler, “kız öğrencilerin giydiği eşofman onları çıplak yapar” diyor.

 

ü Anayasa Mahkemesi, resmi evlilik olmadan dini evlilikleri kıyanlar ve kıydıranlarla ilgili ceza hükmünü iptal ediyor.

 

ü Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıolarak; pembe otobüs, pembe taksi, pembe tramvay gibi cinsiyetçi uygulamalar hayata geçiriliyor. Zihniyet değil kadınlar tecrit edilmek isteniyor.

 

ü Kürtaj hakkı fiilen ortadan kaldırılıyor.

 

Sayın Fatma Betül  Sayan Kaya,

 

Çok açık şekilde görüldüğü üzere, Hükümetinizin kadın politikaları ve kadına dair söylemleri, sorunlarımızı çok daha yakıcı hale getiren nitelik ve niceliktedir. Bakanlığınız ise kadınların özgürlüğü ve eşitliği için mücadele etmek yerine,  muhafazakar aile yapısını güçlendirmeye ve dini vakıflarla protokoller imzalamaya odaklanmakta, binlerce kadın öldürülürken ve çocuklar istismara uğrarken sorumluluklarını yerine getirmemektedir. İfade ettiğimiz ihlalleri, sorunları önlemek için hiçbir adım atılmamaktadır.TBMM’de kurulan Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu dahi bu alanda hiçbir faaliyette bulunmamaktadır.

 

Kadınların, kadın örgütlerinin yıllara dayalı deneyim ve birikimlerinin açığa çıkardığı uygulanabilir ve gerçekçi çözüm yolları, önerileri var. Sizi ve Hükümetinizi çözüm üreten politikalar hayata geçirmeye, sorumluluk almaya çağırıyoruz.İktidarınızın ideolojik ihtiyaçlarını gidermek amacıyla   kadını birey olarak görmeyen aile odaklı  politikaları hayata geçiren ASPB ile kadınların ekonomik,sosyal,siyasal ve toplumsal alanda yaşadığı eşitsizlikleri gidermek ve önlemek mümkün değildir. Kadın yaşamına dair tüm düzenlemelerin, muhakkak kadınlara sorularak, kadınlarla birlikte yapılması, bir gereklilik olmaktan ziyade, olmazsa olmaz olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz.Bu ülkede   kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini ''aile'' ve '' sosyal politikalar'' kapsamına  sıkıştırmak    yerine,  kadınların yaşadığı sorunlara gerçek çözümler sunan  politikaları    kadınlarla ortaklaştırarak üreten  KADIN BAKANLIĞI' na  ihtiyaç vardır.

 

Taleplerimizi, OHAL koşullarına, yasaklamalara, engellemelere, baskılara rağmen her platformda haykırıyoruz. Yine bu, “8 Mart Kadınların Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü”nde de, tarihimizden ve haklılığımızdan aldığımız güçle taleplerimizi, düşlerimizi, sokaklarda haykırıyor olacağız. Bu ısrarımız ve kararlılığımız, taleplerimizin yaşamsal, düşlerimizin iyiye dair olmasıyla ilgilidir.

 

Tüm yurttaşların, emekçilerin taşıdığı ağır yükleri, kadın olmaktan kaynaklı, katmerli olarak misli ile taşıyor olmamız, katlediliyor, tacize, tecavüze uğruyor olmamız ne fıtratımız ne de kaderimizdir. Ataerkil kapitalizmin sömürüsünden, eril zihniyetin tahakkümünden kurtulana dek, eşitlik, özgürlük, emek ve hak mücadelemizi yükselterek devam ettireceğiz.