Küresel sermaye sadece iş alanında yatırım yapmıyor, her alanda varlar, aza kanaat getiren, kaderci bir toplum yaratmak için, kültür harcamalarıyla kök salıyorlar. Bu süreç, önce kamudaki sendikalarımızı bitme noktasına getirdi. Kamu da her alanda taşeron şirketler var. İnsanlar, asgari ücretle, sendikasız, iş güvencesiz, hatta maaş güvencesiz çalıştırılıyor. Özel sektörde de sendikacılık yapmak çok daha zorlaştı. Oralarda da şirketler taşerona parça parça iş vererek örgütlenmeyi engelliyor.

Türk-İş'in 21. Genel Kurulu'nda bir konuşma yapan Genel Maden İşçileri Sendikası'nın (GMİS) Genel Başkanı Eyüp Alabaş, vahşi kapitalizme dikkat çekti ve sendikalar olarak bu süreçte ötekileşme tuzağına düşülmeden sendikaların birbirine yaklaşması gerektiğini söyledi. Zonguldak kömür havzasında üretimin 1848'de başladığını ve GMİS'in 65. yaşını 17 Kasım'da kutladığını belirten Alabaş,   '65 yıllık resmi tarihi boyunca, ülkemiz işçi sınıfına ve dünya işçi sınıfına ışık tutacak eylemlere imza attı. Maden Federasyonu ve Türk-İş yönetiminde görev alan sendikamız genel başkan ve yöneticileri, maden işçilerini ve sendikamızı başarıyla temsil ettiler. Türk-İş Genel Sekreteri iken 6 Ağustos 1999 tarihinde, tam da kongre sürecinde, kongremizin açılışını yaptığı günün akşamı, Zonguldak'ta evinin önünde kurulan pusuda öldürülen Genel Başkanımız Şemsi Denizer'i bir kez daha rahmetle anıyorum. Önderimiz Şemsi Denizer'in görev yaptığı Gelik işyerinden seçilerek gelen, Genel Maden İşçileri Sendikası'nın 14. Genel Başkanı olarak, bu kürsüden konuşmanın onurunu yaşıyorum' dedi.  Alabaş konuşmasına şöyle devam etti:

KÜRESEL SERMAYE KÖK SALIYOR

1990 sonrasında hızlanan küreselleşme politikaları sonucunda, ülkemizdeki üretim ekonomisi darmadağın edildi. Öncelikle ülkemiz sanayisini besleyen, onların rekabet gücünü artıran kamu kuruluşları, özelleştirme, küçültme ve kapatma politikalarıyla yok edildi. Çok uluslu şirketler, doğrudan ya da dolaylı olarak ülkemiz ekonomisini yönlendirir hale geldiler. Sonuçta, üreten değil, tüketen bir toplum haline geldik.  2011 yılı sonunda dış ticaret açığımız 100 milyar doları aşacak. Ülkemiz borçlu, halkımız borçlu. Kendi hukukunu ve ilişkilerini kuran küresel sermaye, milletimizi ve ülkemizi azgınca sömürüyor. Küresel sermaye sadece iş alanında yatırım yapmıyor, her alanda varlar, aza kanaat getiren, kaderci bir toplum yaratmak için, kültür harcamalarıyla kök salıyorlar. Bu süreç, önce kamudaki sendikalarımızı bitme noktasına getirdi. Kamu da her alanda taşeron şirketler var. İnsanlar, asgari ücretle, sendikasız, iş güvencesiz, hatta maaş güvencesiz çalıştırılıyor. Özel sektörde de sendikacılık yapmak çok daha zorlaştı. Oralarda da şirketler taşerona parça parça iş vererek örgütlenmeyi engelliyor. Sendikalarımız küçüldü, güçsüzleşti. İşsizlik tehdidiyle emeğin değeri düşürüldü. Kazanılmış haklarımız bir bir elimizden alınmak isteniyor. Dünyada ve Türkiye'de bu süreci öngörerek hazırlanamadığımız için, bu süreç doğal olarak sendikalarımızda da tartışmalara neden oldu. Pek çok sendikamız olağanüstü kongreler yaşadı, yönetimleri değişti. Bu kongrelerde, gelişen süreci tartışmak ve politikalar üretmek yerine, kişisel kavgalar öne çıktı ve tahribatı daha da büyüttük. Suçu ve suçluyu başka yerlerde aramaya devam ettik. Hep kendi dışımızda suçlular aradık. Eğer bir yerde küçülme varsa, kavga kaçınılmazdır. Biz hepimiz küçülüyoruz, Türk-İş küçülüyor. İşte böyle bir süreçte Türk-İş kongremizi yapıyoruz. Biz Genel Maden İşçileri Sendikası olarak, buraya suçlu aramaya ve kimseyi suçlu göstermeye gelmedik.

VAHŞİ KAPİTALİZM YENİDEN CANLANDIRILIYOR

Biz suçluyu biliyoruz.  Suç bizde, kendimizde. Biz, tarihimizi unuttuk. Biz, halkımızdan uzak düştük. Biz, kendi küçük hesaplarımızın peşine düştük, günlük ve seçimlik düşündük. Biz kafa yormadık, Biz emek harcamadık. Onun için sermaye bizden daha güçlü ve İşverenler bizden daha örgütlü. Biz, 100 yıl öncesinin emperyalizmiyle, bugünün küreselleşmecilerinin
aynı olduğunu anlayamadık, anlatamadık ve ona göre pozisyon alamadık. Biz, 100 yıl öncesinin vahşi kapitalizminin yeniden canlandırılmak istendiğini gösteremedik. Biz, bunu anlatacak kadroların 12 eylül ile tırpanlandığını ve yeni kadrolar yaratmamız gerektiğini, eğer yaratmazsak çok daha fazla çalışmamız gerektiğini anlamak istemedik. Biz, 100 yıl önce önderlerimizin verdiği mücadelenin çok daha fazlasını vermemiz gerektiğini kavrayamadık ve rehaveti üzerimizden atamadık. Biz, en azından 1970'lerdeki gibi çalışmamız gerektiğinin farkına varamadık.

DAYANIŞMAYI GELİŞTİRMEK BİZİM İŞİMİZ

Bizim işimiz örgütlenmek. Kamu, özel, taşeron, nerede olursa olsun örgütlenmek. Her yerin kendine özgü koşulları olduğunu bilmek, anlatmak, çalışmak, çalışmak. Cesur ve kararlı olmak, gerektiğinde kavgadan çekinmemek, siyasal alanda, sosyal alanda bu sürece uygun ilişkiler kurmak ve çalışmalar yapmak, hepsi bizim görevimiz. Ülkemizdeki deneyimleri paylaşmak, dayanışmayı geliştirmek; Dünyadaki deneyimleri araştırmak, öğrenmek ve dayanışmayı geliştirmek bizim işimiz. Biz, Zonguldak Havzası'nda madenle tanıştığımız 1848'den geliyoruz. Biz, emperyalizmin Doğrudan sömürüsünü yaşadık. Biz, taşeronu o zamandan tanıyoruz. Biz, ulusal mücadeleyi yaşadık. Biz, 1920'den sonra kendi devletimize karşı verilen demokrasi mücadelesini yaşadık. Biz, 1990'da maden işçileri, Zonguldak-Bartın-Karabük halkıyla birlikte, ülkemiz demokrasi güçlerinin desteğiyle Ankara yollarında sesimizi yükselttik ve Cumhurbaşkanımıza  Yanlış yapıyorsunuz dedik. Biz, 1994, 5 Nisan'da maden ocaklarımızı kapatmak isteyen hükümete karşı meydanlara çıkarak, Başbakan'a Yanlış yapıyorsunuz dedik. Biz, maden işçileri olarak her şart altında kendi doğrularımızı söyledik ve bunun mücadelesini verdik.

KİMSE GÖZDAĞI VERMESİN

Ben bir madenci çocuğuyum. Vatani görevimi yaparken babamın maden şehidi olduğunu öğrendim. Ben de bir madenciyim. Ve her gün yeraltına inerken ölümün hesabını yapan binlerce madenciden biriyim. Kimse bize gözdağı vermeye kalkmasın, biz ölümü her gün yaşayanlardanız. Biz, doğru bildiğimizi her zaman söyleriz ve tavrımızı koyarız.  Hep sıranın bize gelmesini bekledik. Zamanında birbirimize sahip çıkıp dayanışmayı sağlayamadık ve sonunda birbirimizle kavga eder hale geldik.  Tamda onların yapmak istediği gibi birbirimizi ötekileştiriyoruz. Biz Genel Maden İşçileri Sendikası olarak bu oyuna düşmedik, düşmeyeceğiz. Biz bu genel kurulun; Türk-İş'i kaynaştırmasını, tüm işçi sendikalarını birbirine yaklaştırmasını ve kamu çalışanlarını da ortak mücadelede bütünleştirecek sürecin Önünü açmasını istiyoruz. Bu düşüncelerle tekrar saygılarımızı sunuyoruz