Emek ve Demokrasi Güçleri Türkiye genelinde aynı anda aynı yazılı açıklamayı okuma eylemi gerçekleştirirken, AKP'nin "ileri demokrasi" balonu ve yalanının orta yerde patladığını iddia etti.

TUZ KOKTU: Başbakan ne zaman birilerini hedef yaparsa hemen ertesinde özel yetkili mahkemeler ve savcılar harekete geçiyor. Daha operasyon yapılmadan yalaka medyada operasyon bilgileri yer alıyor, kişiler hedef gösteriliyor. Avukatların bile görmediği, görmesi yasaklanan dosyalar yalaka medyada sayfa sayfa yayınlanıyor. Hiçbir dönem olmadığı kadar yargı siyasi iktidarın yönlendirmesi ve etkisi altında. Hükümet aleyhine en ufak bir soruşturma açan savcı ya da hakimler ya görevden alınıyor, ya da görev yerleri değiştiriliyor. Hükümetin politikalarına uygun hareket edenler ise terfi ettirilerek ödüllendiriliyor. Tuzun koktuğu yer tam da yargının şu an içinde bulunduğu durumdur.

3 Aralık Cumartesi günü saat 14.00'de Emek ve Demo-krasi güçleri adına  Atatürk Anıtı'nda bildiri okuma eylemi vardı. Eğitim-Sen yetkililerinin 'Genel Merkez tarafından hazırlanan bildiri tüm şubeler tarafından aynı anda okunarak kamuoyuna sesleniliyor' açıklamasını yaptığı bildirir son satırlarında ise Emek ve Demokrasi Güçleri ifadesi yer alıyordu.  AKP'nin ileri demokrasi söylemi ise 'balon' ve 'yalan' olarak tanımlandı. Eğitim-Sen'in Kdz. Ereğli Temsilcilisi İbrahim Koç 'Bırakalım 'ileri'sini, en geri demokrasilerde bile olmayan uygulamalar günlük yaşamımızın bir parçası haline geldi. AKP için demokrasinin kıstası AKP'li olmak, AKP politikalarını kayıtsız şartsız desteklemektir. AKP'ye göre en tehlikeli iş ise AKP karşıtlığıdır. En tehlikeli düşünce AKP'yi eleştirmektir. Ve AKP için "bombadan bile tehlikeli" olan şey, politikalarını eleştiren yazılar, kitaplardır. Bu yüzden AKP, muhalif olan herkesi hedef alıyor, düşman görüyor' dedi ve açıklamanın devamında şunları söyledi: 

AÇIK HAVA CEZAEVİ
İnsanca yaşamak isteyen işçiler, suyunu ve toprağını korumak isteyen köylüler, parasız eğitim isteyen öğrenciler, ülkemizde füze kalkanı istemeyenler, gerçeğin peşindeki gazeteciler, adalet arayan avukatlar yani haklarını arayan herkes tutuklanıyor. Tutuklamalar, seçilmiş milletvekillerine ve belediye başkanlarına kadar uzanıyor. AKP hükümetini eleştiren, AKP politikalarına karşı çıkan herkes tutuklanma endişesi yaşıyor.

ADALET YOK
AKP yargısı adalet dağıtmıyor, korku salıyor. Özel yetkili savcı ve yargıçlar "özel konumlar" elde etme adına hukuk ilkelerini ayaklar altına alıyor.  'Sıra ne zaman bana gelecek' korkusuyla düşünemez, talep edemez, hareket edemez hale getirilmek isteniyoruz. Emperyalizmin jandarmalığı karşılığında satılan 'İleri teknoloji' ile her yerde ve anda kontrol altında tutulmak isteniyoruz. Toplum 'AKP karşıtı' ya da 'yandaş' olarak fişleniyor. Yıllarca kadrolaşma politikaları sonucu devlet AKP'lileşti. AKP'li olmayan demokratik kurum ve kuruluşlar, hatta kişiler topyekûn bir saldırı ve baskı dalgasıyla karşı karşıyadır.  Yıllarca alanlarda 'Susma, sustukça sıra sana gelecek' diye haykırdık! Maalesef öngörümüz gerçekleşti. Bu gidişat durdurulmazsa sıra herkese gelecek! Çünkü faşist yönelim kurumsallaşıyor. Toplumsal muhalefet önce tehditle, soruşturmalarla, sürgünlerle, copla, biber gazıyla terbiye edilmeye çalışılıyor. Bu yetmeyince her an, herkesi içine alabilecek şekilde toplu gözaltı ve tutuklama ile bitirilmek isteniyor. Derelerine, çayına sahip çıkan onurlu Hopa halkı, parasız eğitim isteyen, devrimci önderlerin anmasına katılan gençler bu saldırılardan nasibini aldı. Seçilmişler, üniversite öğretim görevlileri, Nedim Şener ve Ahmet Şık gibi muhalif gazeteciler, siyasi parti temsilcileri, demokratik kitle örgütü temsilcileri, gençler, AKP'li olmayan belediyeler AKP'nin hedef tahtasında. Tutukluluk cezaya dönüştürülmüş durumda. AKP, hem tutukluyor hem de savunma hakkından yoksun bırakıyor. Darbe dönemlerinde bile şahit olmadığımız şekilde onlarca avukat aynı gün gözaltına alındı, 33'ü tutuklandı.

TUTUKLAMA FURYASI
İnsan haklarına aykırı şekilde mahkum muayenesine karşı çıktıkları için, çevre kirliliği konusunda halkı bilgilendirdikleri için, Sağlık Bakanlığı politikalarına karşı çıktıkları için doktorlarımız cezalandırıldı.Tutuklama furyasında bir adım da İzmir'de atıldı. Sendikal faaliyet sürdüren ve taşeron uygulamasına karşı güvenli iş, güvenli gelecek mücadelesi veren DİSK/Genel-İş Sendikası şube yöneticileri Cafer Konca, Memiş Sarı, Yakup Yıldırım, işyeri temsilcileri Necip Binici, Cafer Alt  ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bazı çalışanları ve yöneticileri tutuklandı. AKP'nin operasyonlarına meşruiyet kazandırmak için ortaya çıkardığı yeni "öcü" KCK oldu! Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünü isteyen herkes "KCK'lidir" iddiasıyla tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıya. Bunun en son örneği Prof. Büşra Ersanlı, yazar Ragıp Zarakoğlu ve Deniz Zarakoğlu, KESK eski Genel Sekreteri Mustafa Avcı'dır.

YALAKA MEDYA
Başbakan ne zaman birilerini hedef yaparsa hemen ertesinde özel yetkili mahkemeler ve savcılar harekete geçiyor. Daha operasyon yapılmadan yalaka medyada operasyon bilgileri yer alıyor, kişiler hedef gösteriliyor. Avukatların bile görmediği, görmesi yasaklanan dosyalar yalaka medyada sayfa sayfa yayınlanıyor. Hiçbir dönem olmadığı kadar yargı siyasi iktidarın yönlendirmesi ve etkisi altında. Hükümet aleyhine en ufak bir soruşturma açan savcı ya da hakimler ya görevden alınıyor, ya da görev yerleri değiştiriliyor. Hükümetin politikalarına uygun hareket edenler ise terfi ettirilerek ödüllendiriliyor. Tuzun koktuğu yer tam da yargının şu an içinde bulunduğu durumdur. Cezaevleri tıka basa doldu. Başbakan yeni okulların, hastanelerin, yolların yapılacağı ya da insanca yaşayacak ücret müjdesi değil yeni cezaevi yapma müjdesi veriyor! Artık yeter diyoruz. Bu gidişata son verilmelidir. Onlar son vermese bizler son vereceğiz.

YA HEP YA HİÇ
Bu dönüşümü emek ve demokrasi mücadelesinin zor olduğunu bilen bizler gerçekleştireceğiz. Bu nedenle diyoruz ki; Özel Yetkili Mahkemeler ve Terörle Mücadele Yasası kaldırılmalıdır! Gözaltı operasyonları durdurulmalıdır! Hukuka aykırı tutuklananlar derhal serbest bırakılmalıdır! Taleplerimiz dikkate alınmaz, gereği yapılmazsa okulda, sırada, içeride, dışarıda, fabrikada, işyerlerinde, her yerde direnişi yükselteceğiz.
Ya onlar ülkeyi cehenneme çevirecek ya da bizler geleceğimize sahip çıkarak eşit, özgür, adil ve barış içinde bir ülkeyi kuracağız. Kurtuluş yok tek başına, yap hep beraber ya hiç birimiz.

Bildiriyi; Eğitim-Sen'in Kdz. Ereğli Temsilcisi İbrahim Koç okudu.