Pandemi dolayısıyla bu yıl 10 Ocak Gazeteciler Günü’nde sorunlarımızı masaya yatıracağımız bir toplantı yapma şansımız olmadı. Bu haftaki yazımı 10 Ocak Gazeteciler Günü’ne ayırmak istiyordum. Sonra baktım meslek büyüğüm TGC’nin Önceki Başkanı Orhan Erinç konuyu irdeleyen çok ustalıkla kaleme alınmış bir yazı paylaşmış sosyal medyada. Ben de bu hafta köşemi Orhan Erinç’in yazısına bırakmak, okurlarımla bu güzel yazıyı paylaşmak istedim: “Bir 10 Ocak Öyküsü”

“10 Ocak 1961, gazeteciliğin meslek olmasını pekiştiren ve gazetecileri geçinmek için ikinci bir iş yapmaktan kurtaran girişimlerin başlangıç tarihidir.

Basın İş Yasası diye andığımız 5953 sayılı Yasa 212 sayılı Yasa ile değiştirilmiş ve yeni haklar getirmiştir. Dokuz gazetenin patronu üç günlük yayımlamama kararı almışken, aralarında benim de olduğum gazeteciler askeri yönetime teşekkür için İstanbul Vilayetine yürümüşlerdir.

Çalışmakta olduğum Son Posta’nın sahibi Selim Ragıp Emeç boykota katılmadığı için gazete yayınını sürdürmüş, bu nedenle de benim, Abdi İpekçi önderliğinde sendikanın yayımladığı Basın gazetesine katkım olmamıştır.

Gazetecilerin düşük ücretlere sosyal güvenlikten yoksun olarak çalıştırılmasının yoğunlaşması Turgut Özal’ın başbakanlığı ile başlamıştır. Eskiden SSK, gazeteci düşük ücretle ve sigortasız çalıştırıldığında dava açınca “Benim de sigorta primi kaybım var” diye müdahil olurken Özal bunu engellemiştir. Bununla kalmamış Gelir Vergisi Yasası’nda yaptığı değişiklikte muhabirlerin bile serbest yazar statüsünde telifle çalıştırılmasının önünü açmıştır.

Gazetecilerin gittikçe haklarını kullanamamaları nedeniyle 10 Ocak’ın 40. yılında, 10 Ocak 2001’de Türkiye Gazeteciler Sendikası, Cemiyet binasından Vilayete, bu kez şikayet yürüyüşü düzenlemişti. Çünkü Çalışma Müdürlüğü yasaya aykırı çalışmaları görmezden gelmekteydi.

10 Ocak 2001 günü 100’e yakın gazeteci, Cemiyet binası önünde toplanmaya başlamıştı. Ama sendika yönetimi ortada yoktu.

Genel Merkez ve İstanbul Şubesi yöneticileri, Devlet Demiryollarının dakikliğine güvenerek Ankara’daki toplantıdan trenle dönmeye karar vermişler ama lokomotif arızalanınca yolda kalmışlardı.

Arkadaşlar “Sendika yönetimi nerede” diye mırıldanmaya başlamıştı. Vilayetten randevu alındığı için de ayıp olacaktı.

Sonunda iş başa düştü ve önceki genel başkan olarak arkadaşlarımın önüne geçerek Vilayete yürüyüşe geçtik. Vilayette Vali Muammer Güler bizleri kapıda karşıladı. Binanın girişine alındık. Ortaya bir kürsü konulmuş ve ses düzeni kurulmuş. Dilim döndüğünce derdimizi anlattım. Dışarı çıktık ve dağıldık.

İtiraf edeyim ki onca işsiz gazeteciye karşın yürüyüşe katılanların en az yarısı 10 Ocak 1961’de “Teşekkür Yürüyüşü”ne katılanlardandı.

Türkiye Gazetecileri Sendikası 10 Ocak’ın yıl dönümlerini Çalışan Gazeteciler Bayramı ilan etti. 12 Mart 1971 ara ve kara rejimi nedeniyle getirilen kısıtlamalar bayram yapma olanağını ortadan kaldırdığından yıl dönümleri “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak anılmaya başlandı. Aynı nedenle Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetimi de 24 Temmuzları Gazeteciler Bayramı olmaktan çıkartıp “Geleneksel Gazeteciler Günü” ne dönüştürdü.

(Meslek örgütlerimizin açıklamaları 212 sayılı Yasa’nın getirdiklerini ve bugünkü durumu yetkinlikle vurguladığından ayrıntıya girmedim.)”

212 sayılı yasanın çıktığı dönemin en yetkin tanıklarından biri Orhan Erinç’in yazısı işte böyle sevgili okur. Aslında ülkede yazılması, konuşulması tartışılması gereken o kadar çok şey var ki onları da gelecek yazılarda gücümüz elverdiğince sizlerle paylaşmak isterim.

Alıştığımız gibi bu haftayı da şiirsiz geçmeyelim. Has şairlerimden Edip Cansever’in dizelerinde buluşalım: “Ölü Nokta”

Çan gibi sallandı sabah

Deniz ürperdi, adımları olmayan deniz

İki balığın sürtünüşünden çıkan bir sese dönüştü

mutluluk

Duyulan değil, görülen bir sese.

Ve

Otobüslerin geri geri gitmesine

Bira içenlerin bira içmemesine benzedi ortalık

Birden yürürlüğe girdi o yok olma duygusu.

Savurdu kıyıdaki sazları rüzgâr

Bir iki sallandı durdu sabah

Kayığın sallanışı gibi kayıkta

Yürüyüşü ayaklarına uymayan biri gibi

Ve flütünü yalnız

Kendinden uzaklarda çalan.