Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Özbay, zorlanmadan başarı kazanılamayacağını söyledi. Özbay, gelişimin, zorlanma ve destekle sağlanacak bir süreç olduğunu, bu formülde asıl ağırlığın zorluklarla mücadeleye verilmesi gerektiğini ifade etti.

Kdz.Ereğli'de Gönüllü Eğitimciler Derneği, (ERGED) İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Ereğli Eğitim Fakültesi iş birliğiyle 'Pozitif Genç Girişimi' konulu konferans düzenledi. Atatürk Kültür Merkezi sinema salonundaki konferansa Ereğli Milli Eğitim Müdürü Turan Akpınar, Ereğli Eğitim Fakültesi Dekanı Ali Azar, çok sayıda eğitimci, öğrenci ve vatandaşlar katıldı.
    Konferansta konuşan Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Özbay, başarı için zorlanmanın şart olduğunu belirtti.
    Gelişimin, zorlanma ve destekle sağlanacak bir süreç olduğunu, bu formülde asıl ağırlığın zorluklarla mücadeleye verilmesi gerektiğini ifade eden Özbay, Bugünkü eğitim sisteminde okulların içini boşaltmış durumdayız. Okullarda çocuklarımıza hiçbir yaşam becerisi kazandıramıyoruz. Sınav odaklı eğitimle onları hayattan tamamen kopartıyoruz. Bir yere yerleştirdiğimizde de tüm derdimiz bitiyor. Hal bu ki hayatın zorluklarını görmeyen, hayat tasası olmayan bir çocuğun okuması ve başarılı olması da pek mümkün değildir. O nedenle çocuklarımızın hayatla yüzleşmesine, zaman zaman hata yapmasına fırsat tanıyalım. dedi.

    "TEMEL SORUNUMUZ ÇOCUKLARIMIZA YAŞAM BECERİSİ KAZANDIRAMAMAK"
    Konferansta sık sık yaşanmış örneklere başvuran ve izleyiciyle diyalog kuran Özbay, çocuk gelişiminde dikkate alınması gereken çarpıcı örnekler de verdi.     Bir tanıdığının başından geçenleri anlatarak izleyiciye iki durumdan hangisi doğru sorusunu yönelten Özbay şu örneği verdi: Bir tanıdığım var Ankara'da. Akşam işini bitirip eve dönmek için yola çıkıyor. Yolda 11 yaşlarında bir çocukla karşılaşıyor. Çocuk, annesinin hazırladığı poğaça türü yiyecekleri Kızılay'da satmış ve o da evine dönüyor. Arkadaşım çocuğun durumundan çok etkileniyor ve cebindeki tüm parayı ona veriyor. Eve sarsılmış bir yüz ifadesiyle giriyor. Eşi, bir şeylere sıkıldığını anlıyor ve soruyor. Önce 'bir şey yok' diyor. Üsteleyince durumu anlatıyor ve 'Çocuğun durumuna içim parçalandı' deyince eşi, 'Sen o çocuğa neden üzülüyorsun, bak annesinin hazırladığı şeyleri gidip Kızılay'da satabiliyor, sen asıl kendi çocuğuna üzül. Daha bakkaldan gidip ekmek alıp gelmeyi bile beceremiyor.' diyor. Evet bu iki çocuktan hangisine acımak gerekiyor. İşte bizim temel sorunumuz bu. Çocuklarımıza yaşam becerisi kazandıramamak. ifadelerini kullandı.