Eğitim Bir-Sen Kdz. Ereğli Şube Başkanı Ziya Babal, öğrencilerin ortaokuldan sonra liselere yerleştirilmesi hususunda Ereğli'ye üvey evlat muamelesi yapıldığını söyledi. Babal, "Ehliyet ve liyakatten yoksun kimselerin öne çıktığı, çalışkan, yetenekli ve camiada karşılığı olan insanların ise geriye düştüğü bir süreçten geçiyoruz. Yıllarca Cumhurbaşkanımızın her fırsatta vurgulamaya çalıştığı, her yerin Ömer'leri mesajını anlamak istemeyip, aslında her devrin adamı olduğu bilindiği halde ismini değiştiren çakma Ömer'leri sahabe addeden anlayış hiç değişmeden bugün de devam etmektedir" dedi.

Eğitim Bir-Sen Kdz. Ereğli Şube Başkanı Ziya Babal, 2019-2020 eğitim ve öğretim yılının birinci dönemini değerlendirdi, çarpıcı açıklamalara yer verdi. Toplam öğrenci sayısının il merkezinden daha çok olmasına rağmen, Ereğli'de sınavla öğrenci alan liselerin, kontenjan sayılarında bu yıl da düşük tutulduğunu dile getiren Babal, "Maalesef ilçemize üvey evlat muamelesi yapılmaya devam edilmiştir" dedi. Babal, yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"TERBİYE VEREN OKULLAR TAKDİR EDİLMELİ"

2019/2020 eğitim öğretim yılının birinci dönemini geride bırakmış bulunuyoruz. Karnelerin verildiği bugünlerde, herkesin en çok dikkatini çeken konu, öğrencilerimizin kâğıt üstünde gösterdikleri başarı ve performans. İlk bakışta hepimizin hoşuna gitse de bazen veli, bazen de idarenin baskısıyla şişirilen notlarla gelen başarının gerçekliği tartışma konusu. Neredeyse her karneye bir ödül belgesi iliştirilmiş durumda. Çocukların yüzü gülüyor. Ancak mevsim kış ve bulutların arasından parlayan güneş bizi rehavete sevk etmemeli. Karnenin solundaki notlara odaklanıp, sağındaki ahlak ve davranış notlarını önemsemeyen velilerimizin, bugün için yüzü gülse de uzun vadede derin bir hayal kırıklığı onları bekliyor maalesef. Bugün çocuğun hak etmediği notu ısrarla almak isteyenler, yarın çocuklarından hak etmediği şeylere el uzatmamalarını nasıl isteyecekler. Hem öğretmen hem de bir veli olarak, en çok not veren okulu değil, notun yanında en güzel eğitim (terbiye) veren okulu takdir etmenin, geleceğimiz için daha isabetli bir karar olacağını özellikle vurgulamak isterim.

"İYİ İNSAN OLMAK DAHA ÖNEMLİ"

30 yıllık öğretmenlik hayatımda, “ iyi ki doğdun” iltifatlarıyla büyüttüğü çocuklarına, eğitim sürecinin sonunda “keşke doğurmasaydım” diyecek noktaya gelen nice annelerin feryadına şahit oldum. Bunun asıl sorumlusu ise çocuklarımız değil, yetişkinler ve eğitim sistemidir. Çocuklarımızın “iyi mühendis”, “iyi doktor” olmasından, “İYİ İNSAN” olmasının daha önemli ve öncelikli olduğunu anlamak için fazla vaktimiz kalmadı ne yazık ki.

"ZOR DURUMDA BIRAKIYOR"

Dikkat çeken bir diğer konu, bakanlığın trilyonlar harcayarak yaptırdığı okulların, taşımalı eğitim ve ücretsiz kitap gibi projelerin bir takım doyumsuzların yüzünden heba olması, cumhuriyet tarihinde görülmemiş bu hizmetlerin maalesef iktidar için aleyhte propogandaya dönüşüyor olmasıdır. Yeni yapılan binalar bir yıl geçmeden tadilata ihtiyaç duyuyor. Dağıtılan kitapların sayfaları çocukların elinde kalıyor. Öğrenci taşımacılığı yer yer köy dolmuşlarına havale edilmiş gibi görünüyor. Niteliksiz araçlar ve usulsüz taşımacılığın getirdiği olumsuzlukların faturası,her yerde olduğu gibi eğitimin en zayıf halkası olan okul yöneticilerine ya da öğretmenlerine kesiliyor. Son yıllarda uygulanan tasarruf tedbirleri, okul yöneticilerini zor durumda bırakırken, çevresel imkanları değerlendirerek çarkı çevirmeye çalışanlar, ödül yerine soruşturmaya maruz kalma endişesi taşıyorlar. Kayda değer bir başarısı olmayan özel okullara, merdiven altı etüt salonlarına ve umut taciri showmenlere milyarları akıtan velilerimizin devlet okullarına bağış yapmaya gelince (istisnalar hariç) çocukları için üç paket sigara parasını çok görmelerini üzüntü verici bulduğumu ifade etmek istiyorum.

"ÇOCUKLARIN YÖNETTİĞİ SINIFLAR"

Eğitimde kangren olmaya başlayan sorunlardan bir diğeri şiddet. ‏Eskiden öğrenciye şiddet konuşulurken şimdi artık öğretmenlere şiddet gündemde. Öğretmenlerin en basit hata ve yanlışları ya şiddetin ya da şikayetin konusu ediliyor. Bu durum, yetkililer tarafından yeterince fark edilmese de eğitimde ciddi manada kan kaybına sebep olmaktadır.Öğretmene güvenmeyen ve merkezinde öğretmenin olmadığı bir eğitim sisteminden kimse bir şey beklemesin. Çocuklara bağırmayı dahi suç sayan anlayış ne yazık ki sınıfları yönetilemez hale getirmiş durumda. Öğretmenlerin yerine çocukların yönettiği sınıflardan ne bekliyoruz. Bu şekilde okuduğunu zanneden çocuklarımız bir süre sonra ailelerin yönetiminden de çıkarak hayatın karanlık dehlizlerinde yok olup gidiyor, ama iş işten geçmiş oluyor ne yazık ki. Bu sorun,topu taca atarak değil, hepimizin sorumluluk alarak birlikte çözebileceği en önemli sorunumuzdur. Bir diğer tartışma konusu, soruşturmalar ve ödüller.

"SESSİZ ÇIĞLIK"

Her dönemde olduğu gibi günümüzde de başarılı olmanın yanında iyi bir sunum, ustaca bir makyaj ve amirlere yakın durma çabaları, ödüle giden yolun en önemli yapı taşları arasında sayılıyor.
Elbette dünyada hiç kimseden mutlak adalet beklemiyoruz. Ancak unutulmasın ki ağlamasını bilenleri değil, sesleri çıkmayan emektarların sessiz çığlığını duymaktır marifet. Vicdanların mahkum ettiği, kerameti kendinden menkul şovmenleri hiç bir ödülün aklayamayacağı gibi, zaman zaman silah olarak kullanılan soruşturmalar da, işinde gücünde beklentisiz insanları yıldıramayacaktır.
Personelin ödüllendirilmesi konusunda başarı ve gayret kriteri dışında, harici etkenlere asla itibar edilmemelidir. Ayrıca hak etmese de, dengeleri koruma adına her kesime gülücük dağıtma anlayışının, herkesi memnun edeyim derken, hiç kimseyi memnun edememe tehlikesini içinde barındırdığını da hatırlatmakta fayda var.İnsanların kim ya da kimden olduğuna değil, neyi ne kadar yaptığına bakıp ona göre değerlendirme yapılmalı diyoruz. Genel olarak ehliyet ve liyakatten yoksun (ama referansı güçlü) kimselerin öne çıktığı, çalışkan, yetenekli ve camiada karşılığı olan insanların ise geriye düştüğü bir süreçten geçiyoruz. Yıllarca Cumhurbaşkanımızın her fırsatta vurgulamaya çalıştığı, “Her yerin Ömerleri” mesajını anlamak istemeyip, aslında her devrin adamı olduğu bilindiği halde ismini değiştiren çakma “ömer” leri sahabe addeden anlayış hiç değişmeden bugün de devam etmektedir.

"ÜVEY EVLAT MUAMELESİ"

Bir türlü kalıcı çözüm bulunamayan konularımızdan biri de öğrencilerin ortaokuldan sonra liselere yerleştirilmesi hususudur. Toplam öğrenci sayısı il merkezinden daha çok olmasına rağmen, ilçemizde sınavla öğrenci alan liselerin kontenjan sayıları her zaman olduğu gibi bu yıl da düşük tutularak ilçemize üvey evlat muamelesi yapılmaya devam edilmiştir maalesef. Netice alınmasa da bu yanlışı düzeltmek için emek ve gayret sarfeden tüm yetkilileri kutluyoruz. Sınavla fen liselerine yerleşemeyen çocuklarını, diploma notuyla en azından iyi bir liseye yerleştirmek isteyen veliler öncelikle okul idaresini, idare de öğretmenleri bol not vermeleri hususunda baskılarken, kamuoyunda oluşan düşük not veren, yüksek not veren okullar algısı orta okullar arasında haksız bir rekabeti tetiklemekte, velileri notu bol okullara yönelterek bu okulların öğrenci sayılarının her yıl daha da şişmesine sebep olmaktadır. Sürecin en başından itibaren bu yanlış gidişin olumsuz sonuçlar doğuracağını, adres dışından kayıt alınması durumunda işin kontrol edilemez boyutlara varacağını her fırsatta dile getirmemize rağmen dönemin yetkilileri tarafından ısrarla duymamazlıktan gelinerek yanlışa çanak tutulması, bir takım soru işaretlerini de beraberinde getirmiştir. Bir çok yerde, özel ya da resmî, bazı eğitim kurumları, öğrenci bulamadığı için kapanma noktasına gelirken, bazı kurumların neredeyse her yıl yeni bir şube açmaları oldukça manidar.

"PEŞİN ÖDEME YAPILACAK"

Bütün bunlardan sonra tüm eğitim çalışanlarına yeni yıl hediyesi sayılabilecek promosyon ihalesini beklentilerin üstünde bir başarıyla tamamlamış olduğumuzu ve 21 Şubat tarihinde peşin olarak ödeme yapılacağını hatırlatmak isterim.Yetkili sendika olarak her konuda olduğu gibi bu konuda da eğitim çalışanlarının hakkını savunma noktasında üzerimize düşeni sonuna kadar yaptık, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Eğitim çalışanlarının bize olan desteği ve güveni devam ettiği sürece, onları üzecek ya da mahcup edecek hiç bir karara imza atmayacağımızın bilinmesini isterim. Önümüzdeki dönemin, ücretli, sözleşmeli ve kadrolu öğretmen ayrımının son bulduğu, öğretmenlik meslek kanununun yasalaştığı ve daha önce söz verildiği gibi 3600 ek göstergenin maaşlara yansıtıldığı umut dolu bir dönem olması en büyük temennimizdir. Son olarak sınıfında, atölyesinde ya da köy okulunda, sabah akşam ter döken, harikalar yaratan,risk alan, şov değil, ekmeğinin peşinde olan tüm eğitim çalışanlarını gönülden tebrik ediyor, emeklerinin karşılıksız kalmayacağını, onlar için en büyük ödülün, çocukların gözünde parıldayan ışık olduğunu ve yeni neslin onların eseri olacağını özellikle hatırlatıyor,herkese iyi tatiller diliyorum"