Zonguldak Eğitim-İş Başkanı Metin Kahveci, 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanununun (Öğretim Birliği Yasası) eğitimin ulusallaşması, çağdaşlaşması, laik ve demokratik bir yapıya kavuşmasını sağlayan en önemli devrim yasalarından biri olduğuna dikkat çekerek, Tevhid-i Tedrisat Kanununun çıkarılmasıyla, farklı kurumlar tarafından beslenen ve yönetilen, çağının gereklerini karşılamayan eğitim kurumlarının varlığına son verilmiş, her türlü yönetim ve denetim Mili Eğitim Bakanlığına verilerek öğretim birliği sağlanmıştır. Bu yanıyla laik Türkiyenin kültür ve eğitim hayatında bir dönüm noktası olmuştur dedi.
Kahveci yazılı açıklamasına şöyle devam etti:
Bu süreçte, çocuklarımızın ve gençlerimizin çağdaş kurumlarda, karma eğitimle ideallerini genişletip aralarında ulus bilinci oluşturularak laik, demokratik, akılcı, bilimsel değerler taşıyacak bir yapının oluşturulması sağlanmıştır. Böylece ulus devletin de temelleri atılmış ve yasa, önemi gereği anayasa tarafından da koruma altına alınmıştır.
Ancak 1950li yıllardan sonra, ülkeyi yöneten iktidarlar, çağdışı bir anlayışla Öğretim Birliği Yasasını delerek başlangıcındaki hedef ve ruhundan uzaklaştırma girişimlerinde bulunmuşlar, bunda da oldukça başarılı olmuşlardır. Bu konuda en çarpıcı örnek Köy Enstitülerinin kapatılmasıdır. Devrim yasalarının çıkarılışının 87. yılında yaşadıklarımızla bu çağdışı anlayışın yıkıcılığını çok daha iyi anlıyoruz.
Bugün AKP iktidarıyla birlikte, eğitimde özelleştirme ve dinselleştirme hareketleri artmakta, eğitimimizde tarikat ve cemaatler daha etkin hale gelmekte, eğitim sistemimiz, Cumhuriyetle kazandığı temel niteliklerden hızla uzaklaştırılmaktadır. Hazırlanan programlar, kitaplar dinsel içeriklidir. Çağdaş ölçütlerden ve bilimsellikten yoksundur. Eğitim yönetimi kadroları da aynı özellikleri yansıtmaktadır. Cumhuriyet karşıtı bu kadrolarla ve bu kafalarla ancak tarikatlara, cemaatlere adam yetiştiren altyapılar oluşturulur. Yaşadığı dünyanın sorunlarını, çözüm yollarını kavramadan din bezirganlarının hurafeleriyle korkunun tuzaklarına düşürülmüş bir gençlik, olsa olsa tarikat şeyhlerine mürit olur. Egemen güçlerin de, erki elinde bulunduranların da, ülkemizi sömürgeleştirmek isteyen emperyalistlerin de istediği budur. Bilinçli, özgür düşünüp karar veren, haksızlığa ve zulme karşı duran, aklı ve yüreği ile bu ulusun geleceğine sahip çıkan bir gençliği istememektedirler. Bunu da inançlı yoksul halkımızın çocuklarını şeriatçı bir anlayışta yetiştiren binlerce vakıf, kurs, öğrenci yurdu, özel dershane, pansiyon, ev, radyo-televizyon, yerel gazete, dergi ve yayınevleri aracılığıyla sağlamaya çalışmaktadırlar.
Ulusal eğitimin temel ilkelerine bağlı, nitelikli insan yetiştirilmesini ülkemizin geleceği için çok önemsiyoruz. Araştıran, sorgulayan ve öğrendiklerini yaşamında uygulayan insanı yetiştiren, çağdaş ve evrensel ölçütlere uygun, laik ve bilimsel bir eğitim, çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma hedefine ulaşmanın tek yoludur. Ruhunu, aklını ve vicdanını başkasına emanet edenlerle, birilerine körü körüne boyun eğenlerle büyük hedeflere asla varılamaz. Ancak aklı ve vicdanı özgür olanlar, büyük işleri başarabilirler. Bunu, Cumhuriyetimizin Öğretim Birliği Yasasının sağladığı ulusal eğitim anlayışıyla yetişmiş olan gençlerimiz başaracaklardır.
EĞİTİM-İŞ olarak; bu gerçekler ışığında dinlenmemek üzere çıktığımız bu yolda, Atatürk ilke ve devrimlerine, Cumhuriyetin kazanımlarına, ülke bütünlüğüne, laik, demokratik, ulusalcı, eşitlikçi ve parasız eğitime sahip çıkmaya devam edeceğiz, bu kararlılıktan asla vazgeçmeyeceğiz.