Kdz. Ereğli Kadın Platformu tarafından Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Nikah Salonu’nda düzenlenen  “Kadın ve İnsan Hakları” panelinde salonunda  “Gördün, Duydun, Biliyorsun”… SUSMA pankartı dikkat çekti. “Haklarımızdan da, Hayatlarımızdan da vazgeçmiyoruz” diyen Kdz. Ereğli Kadın Platformu’nun 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü” kapsamında düzenlediği panel, 178 koltuğun bulunduğu salonda yapıldı. Yaklaşık 60/65 katılımlı panelin moderatörlüğünü Av. Mine Yılmaz yaptı.

ÇYDD  Derneğinin önceki Başkanı Hakime Tunçer’in panelin konuşmacısı Şenal Sarıhan, kadın haklarıyla ilgili verilen mücadeleyi  tarihsel süreçten örnekler vererek anlattı. Kadınların Kurtuluş Savaşı’nda da büyük mücadeleler verdiğini, başta Halide Edip Adıvar olmak üzere kadınların emperyalizme karşı direniş hareketine sağladıkları katlılardan da söz eden Sarıhan konuşmasını şöyle tamamladı:

“Hakime Hanım beni aradığında ne konuşacağız diye sordum. Doğal olarak bu hafta 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü ve hemen arkasından biraz zaman geçiyor 10 Aralık. 10 Aralık da İnsan Hakları Günü biliyorsunuz. Bu bir süredir 5-6 yıldır Kadın Hareketi dünyada 25 Kasım ile 10 Aralık’ı bir mücadele noktası bilinç tazeleme haftası aynı zamanda dayanışma haftası aynı zamanda bildirge çıkarma haftası gibi değerlendiriliyor. Bu sene içinde böyle bir düzenleme var 25 Kasım’dan başlıyoruz 10 Aralık’a kadar Kadın meselesini konuşuyoruz, kadının haklarını kadının insan hakları meselesini konuşuyoruz.

Bu yıl Türkiye’nin her yerinde geçmiş yıllardan daha görkemli bir biçimde baskılara rağmen engellemelere rağmen kadınlar alanlara çıktılar, sokaklara çıktılar ve gece sokaklara çıktılar, gecenin kendilerine kapatılmış olmasına karşın yüksek sesle kendi haklarının yaşama haklarını yaşamak istiyoruz bu süreç içerisindeki esas slogan Türkiye’de özellikle kadın cinayetlerinin de üzerinden giderek ‘Yaşamak İstiyoruz’ sloganı. Yaşamak isteklerini yüksek sesle ifade ettiler.

Ve de bizim pek çok demokratik kitle örgütümüze izin vermeyen örneğin İstanbul Valiliği kadınların bu isteği karşısında direnemedi geri adım attı. Her ne kadar daha sonra coplu suyunu da eksik etmese de sonuç olarak kadınlar İstanbul’da yüksek sesle taleplerini ifade ettiler.

Şimdi ben Mirabel kardeşlerinin anısına andığımız bugün kutlama uygun olmuyor böyle günler için ama dilimiz ona doğru kayıyor bazen ben şunun altını çizmek istiyorum Mirabel Kardeşler niçin öldürüldüler? Mirabel kardeşler yalnızca kadın oldukları için kadın hakları mücadelesi verdikleri için öldürülmediler. Ama dolaylı olarak kadının ve erkeğin yani insanın demokratik bir ülkede bağımsız bir biçimde tüm temel özgürlüklerden yararlanarak yaşaması mücadelesi verirken öldürüldüler. Faşist bir diktatörlüğe karşı yürütülen devrimci hareketi ile görev aldıkları için öldürüldüler.

Bunu anlatırken şunu düşünmeyelim, acaba bu bağımsızlık mücadelesi kadın hakları mücadelesini öteler mi? Hayır ötelemez arkadaşlar. Neden ötelemez? Bir gerçek vardır dünyada o gerçek der ki bir ülke işgal edilirse bir ülkenin toprakları işgal edilirse kadınları da işgal edilir. Bunun ne demek olduğunu bütün kadın arkadaşlarım da erkek arkadaşlarım da bilebilirler.

Çünkü kadınların sadece cinsel bir obje olarak orada varlıkları vardır ve onların artık kendi iradeleri ile kendi bedenlerini koruyabilme olanakları yoktur. Ve de bağımsızlık mücadelesi bir ülkede verilen bağımsızlık mücadelesi temel insan hakları mücadelesidir. Mirabel kardeşleri andığımızda Mirabel Kardeşler üzerinden 25 Kasım’ları değerlendirmeye çalıştığımızda öncelikle bu gerçekliği anımsamak gerekir.

Ben 4-5 saat oldu geleli Hakime arkadaşımızla konuşurken şöyle bir şey söyledi; bizim kendi geçmişimizi de bilmeye ihtiyacımız var dedi ondan esinlenerek biraz da Mirabel Kardeşlerde Osmanlı Dönemi Bağımsızlık Mücadelesi uğruna emek veren kadınları da anımsamak gerektiğini düşünüyorum.”