Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı Gazeteci Mustafa Özdemir’in Elmas Televizyonu’nda hazırlayıp sunduğu, Gazeteci Cevdet Akgün ve Osman Sav’ın da sorularıyla katıldığı “Şeytanın Avukatı” adlı programda önemli açıklamalarda bulundu. Programa İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleriyle ilgili değerlendirmeleriyle başlayan Başkan Kantarcı, “İstanbul seçimi uzun yıllardır ülkeyi yöneten iktidara bir yanıttır bana göre. 17 yıldır ülkeyi bu iktidar yönetiyor ve sürekli bir seçim atmosferi içindeyiz. Sürekli seçimle yaşıyoruz, normal yaşamı çoktan terk etik. Suni bir gündem ve her seçime yönelik alınan tedbirler nedeniyle dünyadan soyutlanmış haldeyiz. Önümüzdeki 4,5 yıl seçim yok deniyor. Umuyor ve diliyorum ki böyle olur. Bir ülkede siyasi istikrar yoksa o ülkede ekonomik problemler, seçimler bitmez. İstanbul seçimleri Türkiye Cumhuriyeti’nin yüz yıllık hayatında yeni bir penceredir, eşiktir. Ekrem İmamoğlu şu anda bir halk kahramanına dönüştü. Umut ediyor ve diliyorum ki halkın kendine biçtiği bu rolün hakkını verir, Türkiye’de yeni bir değişimin kapısını aralar” dedi.

“HAVAALANI BU AMAÇLA PLANLANMADI”

Kantarcı havaalanı konusunda da şunları söyledi:

“Aslında ben çok şanslı bir insanım. Düşünün Çaycuma’da yaşayan bir mühendisim. Buraya havaalanı yapmak bana nasip oldu. Soruyorum: Dünyada acaba kendi memleketine havaalanı yapan kaç kişi var? Havaalanımız çok enteresan bir sürece sahip. Şu anda uçakların buraya inebilmesinin yegâne sebebi, bizim bu pisti proje standartlarının çok üstünde bir mukavemet değerinde yapmamız. Havaalanı yıllardır bizi çok üzdü. Maniası vardı, pist küçüktü, donanımı eksikti diye bir sürü spekülasyon yapıldı. Mayıs ayından beri yaşanan gelişmeler, uçaklardaki yüksek doluluk oranı gösterdi ki burada çok ciddi bir potansiyel var. Bizim çok zor şartlarda, parça parça ödeneklerle, imkânsızlıklarla yaptığımız havaalanının kusursuz, engelsiz bir havaalanı olmaması çok ciddi bir problem. Burayı yapan mühendis olarak söylüyorum, bu havaalanı böyle planlanmadı. Burası ANAP iktidarı zamanda, o zamanki Bakan Ekrem Pakdemirli zamanında, memleketin her yanına küçük uçaklarla kolay ulaşabilmek amacıyla düşünüldü. Mevcut askeri havaalanı ite kaka, parça parça yapılarak bugünkü hale getirildi. Bugünkü durum bana göre mükemmel. Ama ülkenin en büyük limanlarından birinin yapıldığı, ileriye doğru büyük beklentilerin olduğu bir bölgedeki havaalanına başta yük taşıyan kargo uçakları olmak üzere her türlü uçağın inebilmesi lazım.”

UZLAŞMA KÜLTÜRÜNE SAHİP OLAMADIĞIMIZ İÇİN SORUNLARI ÇÖZEMEDİK

Bölgenin bir mutabakat oluşturarak sorunların cesur bir şekilde çözümü içi çaba sarf etmesinin önemine de değinen Başkan Kantarcı, “Eski büyük Zonguldak’ın nüfusu da 1 milyona yakındı. Yani her 44 kişiden bir Zonguldak’ta yaşıyordu. Günümüzdeyse 130 kişiden bir kişi Zonguldak’ta yaşıyor. 50-60 yıldır göç alan Zonguldak 1980’den sonra göç vermeye başladı ve biz burada yaşayan insanlarımıza gerekli yaşam koşullarını, işi, aşı temin edemedik. Zonguldak’ın bir açılıma ihtiyacı var. Bunu sağlayacaklardan biri de havaalanıdır. Bizim karayolu konusunda ciddi problemlerimiz var.  Ben 1975 yaşında genç bir inşaat mühendisi adayı olarak Zonguldak-Devrek karayolunda staj yaptım. Aradan kaç yıl geçti o yol hala inşaat halinde. Zonguldak, Çaycuma arası kuş uçumu 18 kilometre ama biz 45 kilometrelik bir yolla Zonguldak’a ulaşıyoruz. Zonguldak merkezden havaalanına insanlar 55-60 kilometre yolculuk yaparak geliyor. Bizim büyük problemlerimiz var. Devletin ciddi destekleri olmasına karşın biz uzlaşma kültürüne sahip olamadığımız için bu sorunları çözmeyi beceremedik. Zonguldak merkezde başka bir anlayış var, Devrekli başka düşünüyor, Çaycumalı başka. Zonguldak’tan iki tane il çıkmış, şimdi Ereğli il olmak istiyor. Bugünlerde sayın valimiz Filyos’ta yeni bir ilçe kurmak istiyor” dedi.

BÖLGE OLARAK ORTAK AKLI ÜRETEMEDİK

Zonguldak’ın genel sorunları üzerine değerlendirmelerine devam eden Başkan Kantarcı, “Kömürle başlayan serüvenimiz kömürün dünya konjonktürü ve ekonomideki gelişmelere paralel olarak başka ekonomilerle, başka alternatiflerle desteklenmesi gerekirdi. Biz sorunlarımızı tespit edemedik, çözümleri konusunda mutabakata varamadık, bölge olarak ortak aklı üretemedik ve dolayısıyla da birçok noktada geç kaldık. Bakın birçok insan bunu bilmez 1950’li yıllarda mevcut havaalanına Ankara’dan, İstanbul’dan tarifeli hat vardı. Şimdi yeniden başladı diye seviniyoruz. Çok geç kalınmış olsa da ben bu yine de büyük bir sıçrama ve dönüm noktası olarak görüyorum” sözleriyle konuştu.

BEN FİLYOS’UN DELTASINA AĞIR SANAYİ İSTEMİYORUM

Sorulan bir soru üzerine Filyos Projesi ile ilgili görüşlerini de açıklayan Başkan Kantarcı görüşlerini şu sözlerle ifade etti:

“Şimdi benim için ‘Bu projeyi durdurmak istiyor’ diyen kişiler bilmiyorlar ki, aslında biz bu projeyi 1988-95 yılında ilk kez biz ortaya koyduk. Ben o zamanlar Çaycuma Ticaret ve Sanayi Odası’nda görev yaptım. 89 yılında Cumhurbaşkanı olan ilk açıklamasını Zonguldak’ta yaparak ‘Maden ocakları kapatılmalıdır’ dedi. Çok talihsiz bir beyanattı ancak ben ondan dersler çıkardım. Kömürün maliyetinin yüksek olması bu durumun sürdürülemez olduğunu gösteriyordu. Farklı sektörler geliştirilmeliydi. Biz o zamanlar bu projeyi gündeme getirdik. Organize Sanayi Bölgesi fikrini ortaya attık. Havaalanını parça parça ödeneklerle de olsa kurulmasını sağladık. Üniversite kurulmasını talep ettik. O tarihte Türkiye’deki en büyük destekler Zonguldak’a veriliyordu. Biz Özal’ın verdiği mesajı doğru okuyamadık, bizlere tanınan ayrıcalıkların kıymetini bilemedik. Sonuçta da kalkınmada öncelikli yöre olma vasfını kaybettik. İl merkezi ile ilçeler arasında uyumu sağlayamadık, Zonguldak çok kan kaybetti. Filyos Projesi konusunda da çok yanlışlar yapıldı. 1994 yılından bu yana orayla ilgili birçok karar alındı, yanlış bulundu, değiştirildi. Yeniden kararlar alındı, o kaldırıldı eski kararlar yeniden yürürlüğe konuldu. Türkiye’nin tüm serbest bölgelerinin toplamından çok daha büyük alan serbest bölge ilan edildi. Filyos’ta Çaycuma’ya kadar geniş bir alan tel örgüye alınıp, pasaportla girilebilecek bir yer haline getirildi. Buna ne gerek var? Hangi ihtiyaca cevap verecek? Açık ve net söyleyeyim ben Filyos’un deltasına ağır sanayi istemiyorum. Bu gelecek kuşlara ihanettir.  Siz sanayiye her yere yaparsanız. Bu dünya yalnızca inanlara ait değil, kuşlara da ait. Bugün yaşayan insanlara da ait değil, gelecek kuşaklara da ait. Kişisel anlamda hiçbir beklentim yok. Mal mülk problemim de yok. Aldığım görev gereği insanların yaşam kalitesini yükseltmek istiyorum. Bunu da gelecek kuşaklara zarar vermeden yapmalıyız.”

İYİ YETİŞMİŞ MESLEK SAHİBİ İNSANLARA İHTİYAÇ VAR

Filyos’un Tosyalı Holding’e devriyle ilgili sorulan soruya da yanıt veren Başkan Kantarcı, “Herkesin aklında bir Filyos Projesi var. Kimisi termik santral diyor, kimisi fabrika diyor. Bugünler de sayın valimizin ‘çelik kümelenmesi’ dediği bir şey var. Bunun ne olduğunu henüz bilmiyoruz ama buna mesela Karabük’ten ciddi bir itiraz var. Biz burada yaşıyoruz. Buna bizim karar vermemiz lazım. Kendi kaderimizi kendimiz belirlemeliyiz. Bu bölgenin ihtiyacı, bacalar fabrikalar değil, iyi öğrenim görmüş, iyi yetişmiş meslek sahibi insanlar. Biz yetişmiş insan bulmakta zorluk çekiyoruz. İnsanımız iyi yetiştirip, beceri kazandırırsak kimse dışarıya gitmeyecektir. Filyos nehrinin yatağında sanayi olarak bir şey geliştirilmemelidir. Burada tarım, hayvancılık, eğitimle ilgili yatırımlar yapılabilir. Ben otomotiv önerdim. Çünkü o sektörün çevreye bir zararı yok. Nitelikli işgücü istiyor. Böyle bir yatırıma bölgemizin çok ihtiyacı var. Bu yapıldığı takdirde başka bir şeye ihtiyacımız kalmaz. Ancak bu yatırımın nereye yapılacağına yalnızca Cumhurbaşkanımız karar verebilir. Keşke ona ulaşabilsek ve çevreye ihanet etmeden bölgemize yatırımı kazandırsak. Bu memleketimizin 150 yıllık kömür tarihinden sonra bir yeni bir milat olur” dedi.

IRMAK YATAĞININ DAR BİR SEDDE İÇİNE SIKIŞTIRILMASINI DOĞRU BULMUYORUM

Filyos Irmağının sedde içine alınmasıyla ilgili soruya da yanıt veren Kantarcı, “Ben bir mühendisim. Mühendislik doğaya kafa tutmak değil, onunla iyi geçinmeye çalışmaktır. Geniş ırmak yatağının dar bir sedde içine sıkıştırılmasını doğru bulmuyorum.  Bu gelecek büyük sıkıntılar doğuracaktır. 50 yılda, 100 yılda bir gelen büyük feyezanlarda bu dar kalıba sığmayıp etrafa doğru taşacağını düşünüyorum. O yüzden de, nehir kenarlarında insanların iskan edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Buraların rekreasyon alanı olarak kullanılması taraftarayım. Filyos Vadisi boyunca bunu yapan tek belediye biziz. Hepsinin etrafında binalar, apartmanlar var. Allah felaketlerden korusun” dedi.

YERELDE KİMSE ANKARA SİYASETİ YAPMASIN

Yerel siyasetle ilgili sorulan bir soruya, “31 Mart’tan beri bir bahar havası var. Başta AK Parti Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlu olmak üzere tüm milletvekilleri çok güzel bir iletişim kurduk bunun devam etmesini istiyorum” diyerek yanıt veren Kantarcı, sözlerini, “Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde ne yazık ki milletvekillerinin çok önemi kalmadı. Türkiye’deki ortam ne yazık ki çok kötü. Her zaman söylediğim bir şey var. Yerelde kimse Ankara siyaseti yapmasın. Bölgemizin menfaatleri için bir olup siyasi görüşümüz ne olursa olsun güçlerimizi birleştirmek lazım. Türkiye’de çok ciddi demokrasi açığı var. Siyasi partilerin içinde demokrasi kültürü yok” şeklinde ifadelerle yanıt verdi.

ZONGULDAK ESKİ GÜCÜNÜ KORUYABİLSEYDİ…

Filyos’un ilçe yapılmak istenmesi üzerine görüşleri de sorulan Kantarcı, “Türkiye’de il, ilçe olma hevesi Özal zamanında başladı. Bu rüşvet gibi topluma sunuldu. Bir yer il ilçe olunca bazı kamu görevlileri geliyor, bu da ekonomiye biraz canlılık geliyor. Biz Zonguldak olarak bunun acısını çektik. Bartın Belediye Başkanı ölünce o zamanki Başbakan Sayın Mesut Yılmaz, ‘Benim adayımı seçin sizi il yapayım’ dedi. Bartın öyle il oldu. Karabük coğrafi olarak zorluklar yaşıyordu o da öyle ayrıldı. Zonguldak’ın burnunun dibinde, mahallesi konumundaki iki belde ilçe yapıldı. Ereğli il olma sevdasında. Neden birbirimizden nefret ediyoruz? Neden ayrılmaya çalışıyoruz. Zonguldak eski gücünü koruyabilseydi, bugün Türkiye’nin beş büyük ilinden biriydi. Öyle olsaydı merkezi idare gelirlerinden çok daha büyük paylar alacaktık. Büyükşehir belediyeleri çok daha büyük gelişmeler sağlıyor. Filyos adı şayet bölgeye damga vuracaksa, benim için mahsuru yok, Çaycuma’nın adı Filyos olsun. Ben havza yönetiminden, bölge yönetiminden yanayım. 30 kilometre boyundaki Filyos Vadisi’nde 50 tane ayrı belediye, 50 tane ayrı güç, bunlar anlamsız. Bizim hepimiz ortak olduğu büyük projelerimiz var. Mesela vadideki 90 yerleşimin su ihtiyacını karşılayacak bir DSİ projesi var. Bu suyun dağıtımı için birlik kurmamız lazım. Kuramıyoruz. Ben Filyos kenarının kıyısındaki keson kuyulardan suyu basmak için dünya kadar elektrik parası ödüyorum. Gökçebey öyle, Bakacakkadı, Devrek öyle. Devrek’in tepesine o iki baraj yapılabilse o su kendi cazibesi ile gelecek. Herkes bu maliyette kurtulacak. Ama bu birliği kurup da ihaleyi yaptıramıyoruz. Zonguldak il merkezi de artık ilçeleriyle barışmalıdır. Her şey merkezde olsun anlayışını bırakmalıdır” dedi.