İleri demokrasiyle yönetildiğini iddia eden bir ülke düşünün ki Hazine ve Maliye Bakanı istifa ediyor ve o ülkenin medyasını oluşturan gazete ve televizyon kanallarının %95’inde bu istifa haberi yer almıyor. O gazete ve televizyon kanallarının kendilerine gazeteci diyen haber müdürleri, program yapımcıları böyle bir olayın haber değeri olmadığı yargısına mı vardılar diye düşünüyor insan. Yani halkın gündelik yaşamını son günlerde giderek daha da yoğun ilgilendiren bir bakanın istifası halkın haber alma hakkı çerçevesinde değerlendirilmiyor mu?

Aslında ileri demokrasiden vazgeçtik, her türlü koşul altında haberlerin maniple edildiği yazılı ve görsel basının Cumhurbaşkanı’na bağlı İletişim Başkanlığı’nın denetiminde olduğu bir ülkeden söz ediyoruz. Gerçek gazetecilerin habersizlik ortamında haber yaratmaya uğraşırken baskı altında kaldıkları, basın kartlarının verilmediği, bir ayaklarının adliyede bir ayaklarınınsa çalışma ofislerinde olduğu bir ülkeden söz ediyoruz.

Neyse ki Hazine ve Maliye Bakanı sosyal medyayı hakkıyla kullanmayı beceriyor da onun istifa ettiğini kamuoyu ancak sosyal medyadan öğrenebiliyor. Basında sadece üç beş gazetenin bu haberi verdiği ülkemde görsel basında onca televizyon ve radyo içinde bu önemli konuyu beş radyo ve bir o kadar televizyon kanalı haber olarak görüyor. İşte ileri demokrasimizde halkın haber alma hakkına ne denli değer verildiği mızrak çuvala sığmayacak biçimde böylece ortaya çıkıyor. Bir Fıkra vardır. Hatırlayacaksınız.

“Eve hırsız girmiş oğlan yakalamış sesleniyor.

Baba hırsızı yakaladım.

Al getir diyor baba.

Oğlan diyor ki gelmiyor.

Bırak gitsin diyor baba.

Oğlan yine sesleniyor gitmiyor diyor…”

Halimiz şimdilik böyle. Bir yanda emekçilerin yok sayıldığı, yurttaşların her gün biraz daha yoksullaştığı bir dönem bu. Yetmiyor bir de salgın hastalıklarla boğuşuyor halkımız. Devletimiz salgınla mücadele eden ve bu mücadelede çok önemli kayıplar veren hekimlerimize sahip çıkmazken sağlık çalışanlarının her türlü sorununu da görmezden geliyor, onların meslek örgütlerini hasım olarak görüyor. Bu durumu düzeltmenin bir yolu olmalı elbet. Umarım işlerini beceremeyen başta Sağlık Bakanı olmak üzere diğer bakanlar da Cumhurbaşkanı’ndan sırayla aflarını isterler de ülkenin somurtan yüzü biraz gülümsemeye başlar.

Dünya değişiyor. Kapitalizm can çekişiyor. Can çekiştikçe zulmü, arsızlığı artıyor. Elindeki devasa iletişim araçlarını yalan makinesine dönüştürüp dünya halklarını kötücül emellerine alet ediyor. Şimdi ülkemde de Amerika’da Demokratlar kazandı diye Biden’e secde etmeye hazır bir yığın aydın geçinen insan, siyasetçi ve bürokrat var. Yıllardır öğrenemediler ki Amerika’da demokrat olmuş, cumhuriyetçi olmuş bir şey fark etmez. Amerika kapitalizmin başbuğudur. Dolayısıyla Türkçede söylediğimiz gibi Amerika’da başkan seçimini “Gitti Gülsüm, Geldi Gülsüm” diye değerlendirmek işin en doğrusudur. Bu yorumumu kötümserlik, huysuzluk diye niteleyecek olanlar Biden’ın uzun senatörlük yıllarında desteklediği ceza yasası değişikliklerine, Irak, Libya, Afganistan savaşlarına verdiği desteğe, her Amerikan vatandaşına devlet tarafından sağlık sigortası sağlanması taleplerine karşı çıkmasına bir göz atsınlar. Önümüzdeki günlerde nelerin değişeceğini, nelerin değişemeyeceğini hep beraber yaşayıp göreceğiz.

Yazıyı Edip Cansever’in bir şiiriyle bağlayalım. “Saray Köftesi”

Cebinde parası yok ama yoksul değil

İleri görüşleri var okumuşluğu yok

Canı hürriyeti çekmiş saray köftesi yiyor

Koca bir konağın iç odasında

Bin dokuz yüz beşte İstanbul’u düşünüyor

Bin dokuz yüz beşte İstanbul’da

Bir semai kahvesinde şiir okunuyor.

Siz de okuyun o şiir güzel

Efendim kim demiş üftâdegânında muhabbet yok

Bin dokuz elli üçte İstanbul’da

Evin küçük beyi saray köftesi yiyor

Siz de yiyin iç odalara çekilin de

İçinize hüzün akıtın iyimser olun biraz

Para pul düşünmeyin sakın

Kötü işler gelmesin aklınıza

Kılığı yok mu bir adamın yoksul demeyin

Ot mu yiyor ekmek mi görmezlikten geleceksiniz

Bakın bakın bakın

Döşeklere yaz kokuları sinmiş

Bilir bilmez ötüşleri var toprağın içinizde

Kim demiş tabiatta düzen var diye

Aç bir kedi duvara sürtünüyor onu da görün

Atın kendinizi çalgıların çağanların içine

Uygarlığı insan işlerini bilginler düşünsün

Ardarda betikler yazsınlar size ne

Böyle yaşıyacaksınız işte söz yok

Ölümsüz bir çiçek sofranızda

Yaz güneşi pembeden kırmızıya kırmızıdan pembeye

Kapılar pencereler tabiatla oynaşacak

Bu düzen size insanlığınızı unutturacak