Hrant Dink kararının verilmesinin hemen ardından AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Hüseyin Çelik, “Karar kamu vicdanını tatmin etmedi, beni de tatmin etmedi. Temyiz aşaması da olduğu için içeriğine yönelik fazla bir şey söyleyemeyeceğim” dedi. (HaberTürk Televizyonu. 18.01.2012)  

 

Doç. Dr. Çelik’e göre, “Hrant Dink olayını yeniden değerlendirmek istiyorum. Birilerinin canı sıkılmış, 'Ben bu adama gıcık oluyorum' deyip birilerinin Trabzon'dan çıkıp öldürdüğüne inanmıyorum. Cinayet, çok yönlü bir programın parçası.”

 

AK Parti merkezinde 27 Ocak 2012 tarihinde düzenlediği basın toplantısında AKP Genel Başkan Yardımcısı Hrant Dink cinayeti hakkındaki değerlendirmelerini sürdürdü. Basın toplantısındaki konuşmanın alıntıladığımız bazı bölümlerini yeniden okuyalım:  

 

“Buradan hemen yine bugünlerde, hatta uzun zamandan beri 2007’den beri Türkiye’nin gündeminde sıcaklığını muhafaza eden ve bundan sonra da eminim ki üzerinde çok konuşulacak olan Hrant Dink olayından söz etmek istiyorum. Hrant Dink, katledilmiştir ve Hrant Dink davası, Hrant Dink meselesi bir manada Türkiye’nin Dreyfus davasına dönüşmüştür.(…) Bugün üzülerek şunu ifade etmek isterim: Hem Hrant’çı, hem Ergenekoncu olan bazı insanları gördüğüm zaman da hayretler içerisinde kalıyorum.(…) Olayın savcısı diyor ki, bu Ergenekon örgütünün Trabzon şubesidir diyor. Ben de vicdanen bütün duygularımla, aklımla ve hissimle Hrant Dink’i katleden, Ogün Samast ve Yasin Hayal gibi birkaç kişiden ibaret olmadığına inanıyorum. Tetikçi ve azmettiricinin bu şahıslardan ibaret olmadığına inanıyorum. Beni buraya götüren deliller var, kamuoyunu buraya götüren deliller var. (…)

 

Değerli arkadaşlar, Hrant Dink cinayeti Malatya Zirve Kitapevi cinayeti, Rahip Santoro cinayeti amacı ve şekli itibariyle aralarında maddi somut bir bağ olmasa bile hedef, amaç ve özellikle kurgulanma itibariyle birbirine akraba olan cinayetlerdir, çok birbirine benzeyen cinayetlerdir. Hedef, bireysel hedef Hrant Dink’tir, Hrant Dink yem olarak seçilmiştir, ama esas hedef AK Parti iktidarıdır bunu unutmamamız gerekiyor. 6-7 Eylül olaylarını 1955’te gerçekleştiren karanlık zihniyet neyse, Hrant Dink’e saldırı düzenleten zihniyet de aynıdır değerli basın mensupları. Türkiye’de bir kaos yaratılmak istendi, Türkiye’nin siyasi istikrarına aslında bir darbe vurulmak istendi.

 

Unutmamamız gereken neymiş?

 

“Hedef, bireysel hedef Hrant Dink’tir, Hrant Dink yem olarak seçilmiştir, ama esas hedef AK Parti iktidarıdır bunu unutmamamız gerekiyor.”

 

Hrant Dink’i katledenlerin “Ogün Samast ve Yasin Hayal gibi birkaç kişiden ibaret olmadığına” hatta “tetikçi ve azmettiricinin bu şahıslardan ibaret olmadığına” inanan bir politikacı, Hrant Dink cinayetini değerlendiriyor ve bu sonuca varıyor. 

 

Hrant Dink, Malatya Zirve Kitapevi, Rahip Santora cinayetlerinin “akraba olan cinayetler” olduğunu çok birbirine benzediğini söylüyor. Ardından Hükümet lehine yazmayanlara kızıyor. Çünkü onun için çok önemli bir mesele var… Şöyle diyor:

 

“Şimdi gelelim, bu olayın kronolojik şöyle seyrine bakalım. Hükümet, iktidar ne yapması gerekiyordu ve ne yaptı meselesini beraber düşünelim. Biliyorsunuz 19 Ocak 2007’de Hrant Dink katledildi. Arkadaşlar, Hükümet eğer bu konuda dirayet ortaya koymasaydı, gerekli hassasiyeti ortaya koymasaydı, fail 36 saat sonra bulunamazdı, bakın 36 gün demiyorum, 36 saat sonra bulundu, yakalandı. Bunu birileri hiç ağza almıyor, hiç kaleme dökmüyor, bu çok önemli bir şey.

 

Arkasından derhal İçişleri Bakanlığı mülkiye başmüfettişlerini görevlendirdi ve dört ayrı merkezde soruşturmalar yapıldı. Bir ayak Trabzon, bir ayak İstanbul, bir ayak Ankara, bir ayak Samsun. Ve buralarda yapılan incelemelerde, araştırmalarda Trabzon’da başta dönemin jandarma alay komutanı Ali Öz başta olmak üzere 6 jandarma personeliyle ilgili olarak soruşturma açılması talep edildi, izin verildi, görevi ihmalden bunlara dava açıldı ve şu anda dava temyiz aşamasındadır. Burada herhangi bir şekilde korumacılık anlayışı içerisine girilmesi söz konusu değildir.”

 

Politikacıya göre, cinayetin soruşturulması ayak ayak yapılmış… Trabzon, İstanbul, Ankara ve bir diğer ayak Samsun…

 

Eğer Hükümet “dirayet” göstermeyip gerekli hassasiyeti ortaya koymasaymış, fail 36 saat sonra bulunamazmış…

 

Hükümet gerekli hassasiyeti ortaya koydu, fail 36 saat içinde bulundu…

 

Daha ne istiyorsunuz?  Yazar, çizerler bu başarıyı neden yazmıyorsunuz?

 

Birileri… Bu çok önemli şeyi hiç ağzınıza bile almıyorsunuz, kaleme dökmüyorsunuz.

 

Bizimle ve aklımızla alay ediliyor…

 

Özür dilerim, düzeltiyorum. Çünkü sizlerin “hissiyatınızı” bilemem. Bu yüzden cümle şöyle olmalı; benimle ve aklımla açıkça alay ediliyor.

 

Çünkü ben aklıyla açıkça edilmeyi hak etmiş birisiyim ve zaten Türkiye’de yaşamıyorum.

 

Olup bitenler benim gözümün önünde olmadı. Alçakça işlenen Hrant Dink cinayeti aydınlandı, failler yakalandı ve sanki ben bu cinayetin asıl faillerini aramıyorum…

 

Cinayetin öteki “ayakları” ortaya çıkmadı ve failler biten davanın içinde yargılanmadı ama olsun, soruşturmanın diğer ayaklarının sonuçlanmasını beklemeliyim… Her şey bitmedi, daha Yargıtay aşaması var…

 

Hükümetin ve dirayetinin farkında bile değilim, çünkü “…bireysel hedef Hrant Dink’tir, Hrant Dink yem olarak seçilmiştir, ama esas hedef AK Parti iktidarıdır”.

 

Bunu unutmamam gerekiyor(du), unutmuşum ve ben esas hedefi anlayamamışım.