Ülke genelinde Belediye ve Muhtarlık seçimleri yaşadık.

Belediyeler biz çevrecilerin neredeyse ilk muhataplarından olan bir kurum.. Çevreci Belediyecilik ise elbette hayallerimizin de gerçekliğimizin de en büyük isteği..

Çevrecilik anlamında belediyecilik dışında da yerel hatta genel yönetimlere çok önemli görevler düşüyor. Ülkemiz bu anlamda neredeyse sarmal durumda.

Madencilik, Termik Santraller, Nükleer Santral Projeleri, Ormanların Yapılaşmaya Açılması…… liste uzun ne yazık ki..

Mücadele edin!.. Kim ve kimlerle?!.. Gönüllüler!.. Ne kadarız, kaç kişiyiz, bireysel fayda yada zarar olmadan toplumsal sorunlara eğilen, çabalayan?.. Hiç düşündünüz mü? Bu yazıyı okuduysanız bu satırlara kadar demek ki  ilgilisiniz çevre sorunlarına ama rica ediyorum özeleştiri de yapın; ilginiz somut çalışmalarla mı yoksa sadece tebrik ederiz, kutlarızlar la mı?..

Artık gerçekten çok ama çok ihtiyacımız var, gönüllüğü aşan sorumluluk yanında yasal ve yönetsel yetkililerin çevreci bakış açısına. Kurumsallık ve prosedürler ne yazık ki biz gönüllülerin en büyük engeli etkili çalışmalar yapılmasına. O nedenle makamların gönüllü anlayışında görevlerini yapmaları son derece önemli ve dünyanın gidişatı için de bir o kadar gerekli hatta şart!..

İklimler değişti, dengesizleşti, kuraklıklar bireysel olarak da hissedilmeye başladı, bağlı olarak pahalılık, üretim maliyetlerindeki maddi artışlar üreticiyi pes ettirmeye başladı. Haber programlarında üreticilerin çığlıkları had safhada ama duyan yok gibi sanki. Bir çok üretici, hayvan yetiştiricisi maliyetler nedeniyle bankalara kredi borç batağındalar ve çoğu borç bitirmeye çabalıyor ve bir dönem daha yapamayacağını söylüyor..

Köylü milletin en acı çeken tarafı oldu.. Efendilik bir yana..

Ben de şimdilerde köyde yaşıyorum ki şehire yakın ve hemen hepsinde büyük küçükbaş hayvan ve bahçe tarımı var ama borçları da fazla.. Hayvan yem ve bakımları, hastalıkları bunların masrafları ciddi anlamda boyunlarını bükmekte.. Yumurta, süt ne kadar karşılayabilir ki onda bile alıcı pazarlık halinde.. Alıcının durumu ayrı bir sorun, alım gücü ne kadar azaldı hepimiz –ne yazık ki- dibine kadar yaşamaktayız hele ki 10 yılı aşkın emekli iseniz.. Haa bi de emekli durumu o da başa bir sorun, 20 yılda zorla emekli edip 3/5 katı yıl maaş ödenmesi!?.. Nasıl bir milli servet kaybı hem deneyimli işgücü hem maddi olarak.. Bak yaa mesele meseleyi doğuruyor en iyisi yazıyı burada bitireyim yoksa laf lafı açarsa fena yani..

İşimiz en büyük makama Rabbimize havale en çıkar yol bu geliyor benim aklıma, olacak gibi mi başka yol sizce?..

Ama sanki hayat olduğu sürece umut da vardır ya olacak gibi, hadi bakalım hayırlısı kolaylıkla inşallah kıymetlilerim..