Çarşıya niye karşı çıkıyorsunuz ki? Çarşı öteden beri herkesin karnını doyuran yer. Patlıcan biber, hamsi lüfer her keseye gider. Bakın, ne güzel manzume oldu, biraz daha oynasak şiir olacak vallaha! Hamsiyi koyduk tavaya, başladı oynamaya!

Siz de şaşırdınız değil mi, bu ne biçim yazı diye.

Beşiktaş-Galatasaray futbol takımları derbisinden sonra bu ne biçim futbol demediniz mi? Futbola bir diyecek yok da, maçın son dakikasında sahaya fırlayanlar yeni bir spor dalı icat etmiş oldular: Beyzbol benzeri iskemlebol ya da sandalyebol. Sandalye Spor diye bir takım kurulabilir. Sandalyespor ile iskemlespor derbisi her halde çok keyifli olur. Şeytan kulağına kurşun basketbol, voleybol ve sair “bol”lu maçlarda öyle şeyler olmuyor. Belki oluyor da ortaya çıkmayıp, çarşaf altında kalıyor.

Şaka bir yana, derbi maçtan sonra görüldü ki, siyaset spora da adamakıllı el atmış, Amma ve lakin futbolda görüldü ki, Beşiktaş’ın arkasında çArşı diye  çetin ve giderek sempati toplayan bir oluşum var.

 

ACELE BİR 1453 VER

Tek adam rejimi buna tahammül eder mi. Etmez elbet. Nitekim, alelacele bir taraftar grubu oluşturuldu 1453 diye. Kartal 1453 diyen var Kara Kartal 1453 diyen var.  Olaylar da el birliği ile çArşı’nın üzerine yıkılmaya çalışıldı. Maçın uzatma zamanının son dakikasında sahaya sandalyeler ellerinde fırlayan bir grup maçın tamamlanmamasını sağladı. çArşı grubu kapalı tribünün en arkasında oturuyor, toplu halde. Merdivenler de insan dolu. O kadar zamanda sahaya inmelerine olanak yok. Ama mantık filan bir yana bırakılıp olaylar çArşının üzerine atıldı. Ama tutmadı. Buna karşın, bir kere ok yaydan çıkmıştı; mutlaka dörtte dört galibiyetle süper lige başlayan Beşiktaş hizaya getirilecekti.

Öte yandan, büyük şaşaa ile açılan demokratikleşme yolundaki bilmem kaçıncı paket düş kırıklığı yarattı, yani çarşafa dolanmış oldu. Daha da gerisi gelecek diyorlar. Yandı gülüm keten helva! Erdoğan, başkanlık sistemini, tek adamlığı iyice aklına koymuş gibi.

Ya ötekiler ne yapıyor?

Bu hengamede ne ödün koparırsak kârdır havasındalar.

 

AÇLIK SINIRI

Futbol, yığınları avutmak için en iyi spordur derler ve afyona bile benzetirler. Ama öyle acı gerçekler var ki, iktidar sahipleri, halkı avutmak için olmadık gündemleri oluşturmaya çalışarak, gününü gün ediyor.

Örneğin ekonomi…

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) açıkladığı rapora göre, dünyada açlık çeken insanların sayısı 2012  verilerine göre 3 yılda 75 milyon artmış. FAO’nun başka bir raporuna göre, dünya nüfusunda açlık çekenlerle zenginler arasındaki makas gittikçe açılıyor, bu da anarşik eylemlerin artmasına yol açıyor. Yani refah adil, hakça dağılmıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasına göre,  2012’de en zengin kesim milli gelinirin yarıya yakınını paylaşırken, en fakir  yüzde 20’ye ancak milli gelirin yüzde 5.9’u kalıyor, yüze 6 bile değil.

Nerdesin ey sosyal adalet?

Nerdesin sosyal hukuk devleti!

 

SENARYO: BEŞİKTAŞ DA BU İŞE RAZI

Bu kadar karmaşık gürültü koparılır da, bu işin bir senaryosu yazılmaz mı? Yazılır elbet, hem de kaç tane…

Bir senaryo da bizden:

Bizim medyatik medya bu hafta spormatik medya oluyor galiba.

Olaylı maçtan birkaç hafta sonra, herhangi bir statta böceği herhangi bir soyunma odasının kapısına yapıştırdık. İşte kaydettikleri:

* İşler yolunda gidiyor.

* Tabii ya, Lige tat tuz geldi.

* Öyle. Beşiktaş alıp başını gitseydi…

* Öteki maçlara seyirci bulamazdık vallahi!

* Doğru söylüyorsun. Son haftalara kadar çekişmeli olmalı maçlar. Şampiyon dediğin son maçta belli olmalı. Hadi bilemedin, iki hafta kala. Öyle değil mi?

* Ha valla öyle! Doğru dedin.

* Aman bunu da kimseler duymasın. Yine şike var diye güme gideriz.

* Yok yavu! Biz şike yapacak adam mıyız!

 

BİR ŞİİR

Dizelerimiz Perulu Luis Nieto’dan:

“Kiralık tabancalar ateşlendi ansızın / Daha dün gibiydi, gencecik döküldüler /Aralı dudaklarında bir mutlu gülümseyiş vardı / Çizgi çizgi özgürlüktü parıldayan yüzlerinde / Gel bir bak, ta yakından / daha dün gibiydi, ansızın vuruldular / Belki yirmi tetikti, belki daha çok / Namlular utanmıştı insanlar değil /Namlular şaşkındı, bitkindi çaresiz.”