“Ereğli’de sömürü düzeni” yazını okudum.

Dedim ki, “değerlendirmeni alabilir miyim?”

Dedi ki, “Sahil para tuzağı doğru. Aileler çocuklarını mutlu edebilmek istiyorlar ama ekonomik sıkıntı nefes aldırmıyor. Yazının içeriği dört dörtlük. Bir eksiği şu; aileleri çocukları ile karşı karşıya bırakmamak için oyun parkları bir yerde toplanır ve  her adım başında para tuzağı oyun parkları da kurulmaz.”

 

Doğru. Okuyucum çok haklı. Para tuzağı oyun parkları bir yerde toplanır ve adım başı yeşili de çevreyi de bozan bu görüntü kirliliği de ortadan kalkar.

Teşekkür ettim düşüncelerini paylaştığı için.

Ama o devam etti:

Dedi ki, “belediyeler gelirlerini nüfus başına alır İller Bankası’ndan. Çocuklar da bir birey. O çocukları sahile çocuk parkları kurarak aileleri ile karşı karşıya bırakmak doğru değil. Anne ve babalar bu kazık fiyatlar karşısında çaresiz ve çok sıkıntılı. Siz biliyor musunuz şişme  bir oyun parkının maliyetini?”

“Hayır!” dedim.

 

Başladı anlatmaya.

“Bir oyun parkı 4 bin, bir kaydırak 4 bin, içinde topları da olan havuz 7 bin ve bir de zıpzıp 1500 lira. Yani toplamda 16 bin 500 liraya bir oyun parkı kuruluyor. Bunu ihale yolu ile alırsanız 25 bin liraya iki oyun parkı satın alır ve Ereğli’nin çeşitli merkezlerine bu parkları kurup giriş ücretini de sembolik 50 kuruş yaparak çocuklara hizmet verirsiniz.”

Düşündüm ve “haklısın” dedim.

Sözünü sürdürdü:

 

“Ereğli’nin 31 mahallesi var. Diyelim ki 10-15 tane oyun parkı kurulacak alanı da tespit ettiniz. Bu alanlarda dönerli olarak 2 ay boyunca çocuklar bu parkları kurup mutlu edebilirsiniz. Yaşamda mutluluktan öte ne var ki? Kent merkezinin dışında yaşayan çocuklar da bu ilçenin çocukları. Gülüç, Ormanlı ve Kandilli´li çocuklar da unutulmamalı. Birer hafta oyun parklarını gönder bu beldelere  çocukların tümü gülsün eğlensin. Hatta bu çocuk dünyasına tiyatrolar, eğlenceler, etkinlikler de koyabilirsin.  Delihakkı, Subaşı, Kaptan, Çaylıoğlu, Esentepe gibi merkezleri de unutmayıp, Pazar kurulduğu haftalarda bu mevkilerde de şenlik yaratabilirsin.”

Nefesim kesildi.

“Belediyeye maliyetine dikkatini bir kez daha çekeyim. 2 tane oyun parkının maliyeti sadece 25 bin lira. Belediye böyle bir iş yapmaya kalktığında, 3-5 tane de işadamları alıp hediye eder ki; bir noktadan başlayan ‘çocuk mutluluğu’ hareketi çığ gibi büyür.”

Yüreğimden kopan alkış sesleri göğsümü titretirken, bir anti-parantez daha yaptı. 

 

“Yazında da belirttiğin gibi, belediye halk adına halkın kaynaklarını yöneten kurumdur. Halk adına geçici olarak yetki sahibi olanlar, halkın kazıklanmasına asla izin vermemelidir. Ereğli çok pahalı. Böylesine kazık bir ekonomi olmaz. Bu kentin insanları ucuz ve sağlıklı içecek ve yiyecek satın alabilmelidirler.  Belediyenin mal sahibi olduğu yerde 4-5 liraya gözleme satılmaz. Bunun adı vurgundur.”

 

Beynimi okudu.

“Ereğli’de sömürü düzeni” başlıklı yazıma verdiği destek mutlu etti.

 

“Son sözüm” dedi:

 

“Kardeşim belediye makamları çay-kahve içme merkezleri değil. Haha-hihi ile iş yürümez. Bu zaman israfıdır. Yazıktır günahtır. Belediye kadroları bir değişimden yana iseler, öncelikle şu ziyaret çay-kahve faslına son vermelidir. Belediye düğün salonuna çağırsınlar dernekleri falan. Bir resepsiyon vererek tanışma faslını burada bitirsinler. Ve orada, belediyenin “muhabbet ve tanışma” ziyaretlerine kapatıldığını açıkça belirterek, belediyecilik hizmetleriyle ilgili talepler ve önerilerini yazılı olarak ilgili bir başkan yardımcısına verilme sistemini getirdiklerini açıklasınlar. Hatta bu talepleri internet sitesinde de yayımlayarak hangi derneğin hangi talepte bulunduğunu da kamuoyu ile paylaşsınlar. Çözüm de seçenek çok da…Neyse… Bugünlük bu kadar.”

 

“İletişimimiz  kopmasın. Bu toplum yapıcı eleştirilere açıktır. Sanırım katılımcılık ve saydamcılıktan yana olan yönetimler de bu öneri ve görüşlerden umarım yararlanırlar” sözlerimle kapattım telefonu.