Ne de güzeldir “Yanıyor bu köşkün lambası yar” şarkısı.

İç geçirtir de!

Devamı; “Hiç bitmiyor bu gönlümün kavgası yar/ Benim yârim kırmızı gül goncası yar/ Ay gibi parlak gün gibi doğanım geliyor/ Cepkeni kırmalım saçları sırmalım geliyor…” sözleriyle devam eder.

Benim, senin, bizim yârimiz kim?

Her birimiz farklı ses veririz tamam da, ortak bir sevdamız vardır ki, bu aşk ömürlüktür.

Tabi ki o!

O! Yani Karadeniz Ereğli!

*

Ereğli bu günlerde yine hareketli.

Diyeceksiniz ki, “ne zaman hareketsiz kaldı ki” diye.

Kalmasın zaten.

*

Hareketin birinci noktası Erdemir.

İkinci noktası ise Belediye.

Bu iki kurumun aşkı dillere destan.

Hep sevişirler (!)

Sevişmek sözü az gelir, karyola, divan, pencere, kapı, tavan ve çatı darmadağın olur.

Öyle ateş ki!

Deli divane.

Amma velakin, ilçe halkına dağları deldiren bu  aşkın devamı (kıskançlıktan olsa gerek) bu kez  tencere-tava, ayakkabı-terliklerin havada pike savaşları ile biter.

Vur ha vur!

Abdullah Yüce seslendi şimdi ta oralardan:
 

“Bu ne sevgi ahhhhhh ! Bu ne ızdırap !”

*

Oyun bozan Erdemir, Belediyeye ödediği 500 bin liraya el koymak için o kadar çok yol denedi ve kaybetti ki, dillere destan.

Ama, finali bitiren de o oldu.

Ne yaptı etti ve ne bildi ise Anayasa-Babayasa mahkemesinden pat diye iptal kararı çıkartmaz mı?

Aferin Erdemir’e.

Ekmek yediği memlekete işte böyle kazık atılır.

Aşka böyle ihanet edilir.

Toplum ile işte böyle böyle karşı karşıya kalınır.

“Hadi gülüm yandan yandan, biz korkmayız ondan bundan.”

*

Oysa, o 500 bin liracık Erdemir için garsoniye parası.

Verdiğini vergiden de düşen Erdemir’in elinin kiri.

Milyarlarca lira TL ve dövizin içinde kum tanesi.

Hırs!

Aşkını kıskandıracak ya.

Deli edecek ya.

Ve bundan da güç gösterisi ile zevk alacak ya.

Aldı!

Sevgilisini kızdırdı.

Sen misin kızdıran.

Bekle hele.

Geliyor !

“Sen ağlama, dayanamam/Ağlama göz bebeğim sana kıyamam.”

*

Erdemir bunları yaparken belediye boş durur mu, tutturdu bir özelleştirme diye.

Konu çay parasına kadar düştü işte.

Veririm, verdirmem kavgası başladı şimdi.

Ki konu uluslararası üniversitelerde tez konusu oldu ya.

Hayda!

Atilla Mayda!

Gösteririm göstermem.

Aman be göstermezsen gösterme !

“O yaylanın çimenine. Kuzu yayılır kuzu.”

*

Ne demiş atalarımız?

Atlar tepişir çimenler ezilir.

Atları biliyoruz.

Ya çimenler!

Vah çimenlere.

Ah çimenlere.

Sonra da demeyin ki:

“Kendi düşen ağlamaz” diye

Söz Anadolu’nun Tezenesi Neşet Ertaş’ta:

“Kendim ettim kendim buldum.”

*

Fenerbahçemiz’i Antalya 1-0 ile geçip ızgara köfte yaparken tribünlerden geliyor o ses:

“Çocuklar inanın inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz
Güzel günler göreceğiz güneşli günler.”