İş icabı şehir dışına çıktığımdan bu yana Ereğli’de gündem tavan yapmış.

İlçemizin Fransız işgalinden kurtuluşunun 100. Yıldönümü korona belasına takıldığından dolayı, kutlama hazırlıkları bir hayli engellenmiş olsa da, sanal sempozyumda Ereğli konuşuldu.

Bu konuda üzerimize düşeni fazlası ile yerine getirmek için, gerçekten çaba harcadık. Emek verip yazılıp söylenenlere sayfalarımızda olabildiğince fazla yer verdik/ vermeye çalıştık.

100. yıl bu.

Kutsal İsyan!

Yemin!

“Vatan ve milletin kurtuluşu için sonuna kadar savaşacağımıza, başka  siyasi ve emellerin etkisi altında kalmayacağımıza Vallahi Billahi!”

*

Bu sempozyumun ana taşıyıcısı Halil Posbıyık.

Fikri de, Kemal Anadol’un.

Ve sonra katkı verenler.

Bir ekip!

Herkes eteğindeki taşı  dökerek, ortak akıl değirmenine su taşıyınca, olabildiğince özü öne çıktı.

Neydi konu?

Kurtuluş !

Kurtuluş ruhu!

Kuvayı Milliye!

Gazi Mustafa Kemal!

Özgürlük.

Kurtuluş Savaşı’nda kendi kendini işgalden kurtaran il ilçe.

Yani?

Kutsal isyan!

*

Kutsal İsyan’ın 100. Yılında, kurtuluş gününün ruhunu anlayan ve bu uğurda emek veren herkese sonsuz teşekkürler.

Sağ  olsunlar.

Eksiklerini es geçiyoruz şimdi.

Şimdi kurtuluş ruhumuzu besliyoruz.

*

Derken konu Erdemir.

Bir tarafta Türkiye’yi kurtaran Mustafa Kemal’in ordusu.

Diğer yanda “ordu adı altında” ticaret  yapan şirket.

Daha önce de yazdığım gibi, Mustafa Kemal Atatürk, ordusunun adını taşıyan bir şirketin, varlığını sürdürdüğü kentte zarar mı verdirir yoksa yarar mı sağlar?

Konu Atatürk olunca, biliyoruz cevabını.

Atatürk ve millet.

Millet ve ticaret.

Ticaret ve halkın esenliği.

Ve de toplumsal huzuru.

*

Ezine’nin Yavaşlar Köyü’nden geldim Salı gecesi.

O köyün girişinde ve tam da caminin karşısında akşamları açılan tek Köy kahvesinin dışındaki duvara koskocaman bir tabela koymuşlar.

Tabelanın bir tarafta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve imzası.

Yazısı da şuydu:

“Köylü milletin efendisidir!”

Atatürk, şu gelişmeler karşısında, Erdemir’in duvarına ne yazardı?

Sahi ne yazardı?