Gerçekten söylüyorum.
İlaçtır ilaç!
Sizin aklınıza ne geldi veya neye çağrışım yaptı bilmiyordum da, ben fındık kırmayı savunuyorum.
Ki, bunu son dönemde çok daha iyi anladım.
Çıtır çıtır fındık kırmak.
Her çıtırdayışında rahatlamak.
Ya da rahatladığını sanmak.
Aynen öyle!
 
Deneyin lütfen.
Hem de sınırsız.
Çık çıt çıtırdatın!
Her çıtırdayışında da, öfkenizi rehabilite etmeye çalışır.
İyi gelir!
Kavrulmuşu yok!
Sonra!
Fırınlayınca kavrulmuşu da oluyor.
 
Ben denedim.
Perşembe akşamı Zonguldak’tan geldim ki, bir kase kabuklu fındık ile geçtim ekranın karşısına.
Öyle ya maç başlayacak.
Ülraniye’yi üçlük beşlik yapıp eleyeceğiz ya.
Maçtan önce başlamıştım çıtırdatmaya.
Derken maç başlayınca ara verdim çıtırdatmaya.
Başladım maçımızı seyretmeye.
İlk yarı bitti ki, ne tat var ne de tuz.
Şekersiz maç mı olurmuş.
Devre bitti ve maço ile dostuma mamalarını verip geldim.
TRT Müzik’te sanat müziği şarkılarını açtım.
Şarkılar ah şarkılar.
İkinci yarı başlamış yeniden maç kanalına döndüğümde.
Aynı havalarda gidiyor dakikalar.
Gerilmişim ve fındık kıracağı ile başlamışım yeniden çıtlatmaya. Maçın sonu gelirken bir tane çaktılar mı bize eskiden bir volkan olduğu söylenenin kapattığı köşeden.
Selamünaleyküm.
Hadi kızım yandan yandan.
Önümde ayıkladıklarımdan koskocaman kase dolmuş bile.
Öyle kalakaldım televizyonun karşısında hırsımı kıracaktan çıkararak.
Düşündüm; ya bu topçular popçular bir tezgahın adamı mı. Onları da mı ele geçirdiler de Ali Koç başarısız olsun diye laylom havasındalar.
Kasetleri mi var yoksa?
Allah Allah!
 
Siz siz olun ve yok ise hemen bir fındık ceviz kıracağı alıp ve maç seyrederken ekranın karşısına böyle oturun.
Yenilirseniz, bir işe yararsınız.
Sonrasında kırdığınız ceviz ve fındıklarla kendinize ziyafet çekersiniz.
Şimdiden afiyet olsun.
Bana oldu da !