Çok iyi biliyorsunuz ki, Kdz. Ereğli Devlet Hastanesi’nin Ömerli’ye yapımını sağlayanlara ilçe halkı dualar (!) ediyor.

Hem de ne dua !

Çileyi çeken bilir.

Çeken de, çektiğini dua olarak dile getirir.

Neyse…

Konumuz bu değil.

 

**

 

Devlet Hastanesi’nin şehir dışına çıkarılmasının ağır bedelini ödeyen ilçe halkının tek beklentisi o günden bu güne, kent merkezinde acil sağlık hizmetlerini alabileceği bir sağlık merkezidir.

Günün 24 saati sağlık hizmeti verecek böyle bir merkez açmak hiç de zor olmasa gerek.

“Olmaz!” diye bir şey olabilir mi?

Zonguldak merkez dahil ilin en büyük ilçesi özellikle acil sağlık konusunda özel hastanelere mahkum ediliyor ise bu konunun muhatabı elbette ki, öncelikle iktidar partisinin milletvekili, belediye başkanı ve ilçe teşkilatıdır.

Beşi bir yerde olmasına hiç gerek yok.

Üçü bir yerde yeter.

1-Milletvekili Faruk Çaturoğlu,

2-Belediye Başkanı Hüseyin Uysal

3-İlçe Başkanı Fatih çakır.

Bu üçlü önce kent merkezinde otopark sorunu da yaşanmayacak bir noktayı tespit ederek işe başlayabilirler.

Hemen alternatif öneriyi de sunalım mı?

Yenimahalle.

Veya istasyon çevresi.

İstasyon çevresinde belediye zabıtasının DDY’den devir alınan binalarının hemen yan tarafından arazi de uygun ki, çift yönlü park sorunu yaşanmayabilir.

Ah ah!

Atalar istemek başarmanın yarısıdır diye niye demişler.

 

Konunun devamını getirelim.

Bu acil sağlık merkezinde 24 saat 2 doktor birkaç hemşire görev yaptığında, hastaneye gidecek hasta sayısında bile büyük oranda düşüş meydana gelebilir.

Neden olmasın.

 

Üçü bir yerde Ankara’ya gidecek de Sağlık Bakanlığından bu hizmeti kotarmayacak ha!

Mümkün değil.

Birkaç ayda bu hizmeti gerçekleştirirler ki, işte o zaman gerçek duanın yağmurları ile yıkanırlar.

Böyle bir hizmeti gerçekleştirmek Sağlık Bakanının iki dudağının arasında.

Emir hangi demiri kesmez ki.

İstemeyi bildikten sonra vermeyen olmaz.

Alırsın o hizmeti.

Halk da çektiği şu çileden az da olsa kurtulup “oh be bizi düşünen de varmış” der.

Der mi?

Der… der… der…

Hele bizim üçü bir yerde “Bir kara, iki kara, üç kara, geliyoruz Ankara” desinler.