İş, ekmek özgürlük…

Ne de güzel üç sözcük.

Sımsıcak.

İçten.

Duygulu.

İş, ekmek, özgürlük.

 

Sözüm ona bu kadar sıcak bir duygu sağnağı yaratan olgunun ortasına ‘taşeron’ sözcüğünü yerleştirdiğinizde herşey affedersiniz ama b.. b… oluyor.

Aynen öyle.

Ta-şe-ron !

Kim bu?

Kiralık işçi.

İş yaşamının kölesi.

Yani zenci…

 

Taşeron işçiliğinin ülkemizde yarattığı acı ve yaraları her gün yaşıyoruz ama bu ülkeyi yönetenler konu kendi ‘maaşları’ olunca işbirliği yapmayı becerirken, iş ‘taşeron işçliğe son’ denildiğinde, toma da, biber gazında, copta, şiddette birleşiyorlar.

Evet evet öyle.

Hiç kimse “onlar iktidar, biz muhalefetiz”demesin.

Milletvekili maaşlarında birleşmeyi bilenler, ülkemizde yaşanan her  acıda tribün şovun dışına çıkamıyorlar.

Yani sonuç  noktasında kimse yok.

İşte Ereğli.

İşte Erdemir’in köleleri taşeron işçileri.

Neredesiniz ey yönetenler?

Neredesiniz?

 

Erdemir de diğer sektörler gibi ucuz emek çok  iş taktiğini kullanıyor.

İsterse kaldırıp atıyor, isterse de istediğini istediği yerde kullanıyor.

Mühür Erdemir’de.

Erdemirli yöneticilerde.

Kimbilir bu operasyonlar için emir verenler ne kadar keyiflidir.

Üstlerine “B personelinin yapacağı işi ben üç kuruşa ve daha çok çalıştırarak kölelerimize yaptırtıyorum” diyenler de var mıdır?

“Yoktur” diyeniniz var mı?

Biliyorum ki, çoğunluğunuz benim duyumlarımdan daha çoğunu biliyorsunuz.

Gariban taşeron kölelerinin üzerinden kimbilir  hangi pirimler alınıyor.

Sarı zarflar mı dediniz?

 

Taşeron işçileri eylemde.

Yürüyor.

Sesini yükselterek bu insanlık dramına karşı sesini yükseltirken “benim davam ekmek kavgası” diyor.

Hepsi  mağdur.

Hepsi acılı.

Ya siz beyler?

Siz  silsile içinde emir verenler.

Göze girebilmek için çırpınanlar.

Siz hiç işinizi kaybettiniz mi?

Sizin çocuğunuz “baba eve niye süt getirmedin” dedi mi?

Siz hiç fırının önünden başınız önde alçak sürünme yaparak kaçtınız mı?

Sizin elli liralık kredi kartınızı ödeyememekten dolayı postacı kapınıza ‘icraya verileceksin” yazısı getirdi mi?

Sizin  ‘düştü işte bir keriz diye yolunuzu bekleyen tefeciniz oldu mu?

Siz hiç karınızın karşısına boynu bükük gittiniz mi?

Siz hiç böyle bir ………. karşısında kaldınız mı?

Evet cevap verin cevap…

Nasıl verdiniz o emirleri?

Nasıl kıydınız bu işçilere?

Mideniz  nasıl kaldırdı?

Aldığınız milyarlarca lira maaşla kurduğunuz sofrada yuttuğunuz lokmalar boğanıza dizilmedi mi?

Hey insanlık hey!

Ölen insanlık.

Yazık… Yazık… Yazık…

 

Olmayan insanlıkları ile  insanlığa ağlayamaz yönetenler.

Bilmezler.

Bilemezler ki.

O garip Mehmet’in halini.

Bilemezler Recep’in mahcubiyetini.

Fatma annenin, Sevda kardeşin, Dürdane ablanın ve sayısız çocukların ahının bir gün ahesteler çekerek döneceğini göremezler.

Kördür bunlar kör.

İnsanlık körü.

Vicdan körü…

 

İş, ekmek özgürlük…

Ne de güzel üç sözcük.

Selam olsun bu sözcüklerinin içini doldurarak kölelik düzenini doymaz bilmez ihtiraslarına kurban etmeyenlere.

Selam olsun iş, ekmek ve özgürlük mücadelesinde buluşabilenlere…