Zonguldak Milletvekilleri Faruk Çaturoğlu ile Özcan Ulupınar’ın 8 Kasım 1829’un yıldönümünde Uzun Mehmet’in kömürü keşfetmesiyle ilgili gün de TBMM’de yaptıkları konuşmalar çok dikkat çekiciydi.

Ne diyor Milletvekillerinden Çaturoğlu:

“….Türkiye ekonomisine çok büyük katkılar sağladı. Zonguldak bu yönüyle Türkiye’nin Almanya’sı olarak anıldı ve Türkiye’nin her tarafından, bütün vilayetlerinden Zonguldak’a çalışmak için gelen aileler var; onların bir kısmı orada kaldı, bir kısmı oradan sonra diğer büyük vilayetlere göç etti. Zaman içerisinde tabii kömürün ve çeliğin katma değerindeki birtakım azalışlardan sonra orada sıkıntılar baş göstermeye başladı….”

Ulupınar da şu vurguları yaptı:

“….Zonguldak 1924'te il olmuştur. Cumhuriyetin kurulmasından sonra ilk il olan şehir Zonguldak'tır. Daha doğrusu, kömürle beraber Zonguldak il olmuştur, şehir olmuştur. Bu vesileyle, 80 ilden vatandaşımızın Zonguldak'ta bulunduğunu ifade etmek istiyorum. Zonguldak'ta -kozmopolit bir şehir- Alevi'si, Sünni'si, Kürt'ü, Türk'ü, Çerkez'i, Laz'ı, Roman'ı kardeşçe yaşamaktadır….”

Her iki milletvekili de, taşkömürünün ve Zonguldak’ın ülke için ne kadar önemli olduğuna vurgu yapıyorlar.

Sözlerine katılmamak mümkün değil.

Hatta bu özellikle ile Zonguldak’ın Emeğin Başkenti olduğunu da belirterek hükümeti yönetenlerin dikkatini çekmeye çaba gösteriyorlar.

Çünkü çok iyi biliyorlar ki, hükümet toplumu geren özelleştirmeleri bir başlatır ise en çok bu iki milletvekilinin başı ağrıyacak.

1990 ve 1991’li yıllar unutulur mu?

“Bir kara, iki kara, üç kara, dört kara, geliyoruz Ankara” dile slogan atıldığında Gazipaşa inim inim inliyordu.

O günler o günde kalmadı elbette.

Madenci ekmek derdinde.

Zonguldak’ta yaşam kavgasında.

Kömür demek Zonguldak demek, Zonguldak demek de  kömür demek.

Durum böyle olunca, iktidarın milletvekilleri TTK’nın iyileştirilmesini ve zarardan kurtarılması konusunda yaşanabilecek olumsuzlukları bugünden perdeleme peşindeler.

Ve sık sık bu konuyu gündeme taşımaları da elbette yüreklerinin bir kenarında kendilerini gıdıklayan şüphelerde.

Ya ocakları özelleştirme çıkıp da madenciler sokağa dökülürse?

Açıkça belli ediyorlar ki, böyle bir durum istemiyorlar.

İyi de yapıyorlar.

**

TTK’nın zarardan kurtarılması şarttır.

Zarar etmesin.

Zararı sübvanse etmek için hazineden kaynakları Zonguldak’a aktarılsın.

Yol ve yollar için.

Alternatif farklı sanayi için.

Eğitim için.

Özellikle de demiryolu için.

Ki, Zonguldak’ı kimse de kambur gösteremesin.

Peki nasıl olacak bu iş?

Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok.

Prof. Mümtaz Soysal’ın milletvekilliği döneminde TBMM Başkanlığına verdiği TTK A.Ş’nin kurulmasına dönük kanun teklifi var orada.

Alır okursun ve günümüze göre değişimleri de yaparak TTK’yı Anonim Şirkete dönüştürerek, kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenirsin.

Ama önce okumak gerek.

Okuyup katkı sağlayarak, geniş bir toplumsal uzlaşmayı da gerçekleştirerek TTK kurtarılır.

Eğer ki, başka plan yoksa,

Eğer ki, Emeğin Başkenti’nin bir kahvelik hatırı varsa.

Eğer ki, ulusal servet dediğimiz kaynakların har vurup harman savrulmaması amaçlanıyorsa.

Oku… Oku… Oku !

Okumaktan zarar gelmez.

Hele ki okuyacağın ÖDTÜ tarafından hazırlanan bir kanun teklifi ve de Zonguldak’ın geleceğini ilgilendiriyorsa.