Seviye seviye seviye.

Yaşamın her alanında seviye, “insan olmanın erdemleri” ile ilgili.

İftira,

Hakaret,

Saldırı,

Şantaj,

Küfür,

İnsan olan insana yakışır mı?

Tabi ki yakışmaz!

Ayıptır.

Günahtır.

Haksızlıktır.

Terbiyesizliktir!

Seçim süreci içinde karşılıklı eleştiriler tabi ki olabilir.

“Ben daha iyi yaparım” ya da “Niye yapmadın/yapamadın?” denilir.

Karşılıklı söylenen sözlerin seviyesi ne kadar ölçüyü aşmaz ise seçim sonrası  yüzyüze gelindiğinde utanılmaz.

Ha denilebilinir ki, “utanma mı kaldı?”

Kalmalı!

Utanılmalı!

“Ayıp!” edilmemeli.

Siyasetin bam teline basılırken bile insan olmaktan uzaklaşılmamalı.

İşte bir seçim süreci daha yaşanıyor.

31 Mart akşamı sandıklar açıldığında, bir taraf kazanacak, diğerleri kaybedecek.

Var mı üçüncü bir şık?

Olmadığına göre, demokrasilerde sandıktan çıkan türkünün nağmelerine saygı duyulacak.

O halde!

Elimize, belimize ve dilimize dikkat etmekten başka yol mu var?

Siyasi liderler ve yerel uzantılarına baktığımızda, ne yazık ki seviyenin son haftaya girildiğinde daha da bozulduğunu gözlemliyoruz.

Suçlamalar ağır.

Sözler ağır.

Duruş ağır.

Peki ya sonra?

Yüzyüze bakmayacak mısınız?

Selam vermeyecek misiniz?

Ve o selamlaşmada söylediklerinizden utanmayacak mısınız?

Utanın!

O duyguyu askıya almayarak, şu seviyeyi katletmeyin.

Lütfen!