Neydi o günler neydi?

Heyecanla beklenirdi yolları.

Ah bir gelse.

Sokağın başından bir gözükse.

Acaba kime uğrar?

Acaba kime müjde verir?

Acaba hangi haberi getirmiştir?

Postacılardan bahsediyorum.

Bize mektup ve kart getiren postacılardan.

Kimi zaman da acil olayları bildiren telgraf taşıyan bizim postacılar.

Her gün onca yolu yürüyen postacılarımızı anlatıyorum.

Eskiden böyle ağır çantaları da yoktu.

Yani yükte hafiftiler.

Kıyafetleri ile de ayrıcalıklıydılar.

Herkes de saygı duyardı.

Postacı bu.

Haber getirir.

Uzaktan yakından haber getirir.

Postacı mutluluk taşıyan insandı.

Sevindiren ve sevilen.

Ya şimdi?

 

Hasret ve özlem kokan mektuplar taşıyan postacıların yerine şimdi başkaları var.

Adları yine postacı.

Yine aynı görev kapsamındalar.

İlginçtir kurum da değişmedi.

Ama ekonomik sistem bir çok şey gibi postacıları da değiştirdi.

Onca teknolojik gelişmeye rağmen kilolarca yük taşıyan postacılar var şimdi.

Posta çantaları çok ağır.

İçinde özlem kokan mektuplar yok şimdi o posta çantalarında.

Kredi kardı ekstrası var, telefon faturası var,  protesto var, icra veya mahkeme tebligatı var.

Çantada bir insanı mutsuz edecek her şey var.

Bu postacıları seven de yok.

Herkes kaçıyor.

Korkuyor.

Ve sokağın başında postacı gören olası tebligatları teslim almamak için kapıları pencereleri kapatıyor.

Postacı kötü adam oldu.

Kötü insan.

Kötü haber getiren postacının albenisi gitti.

Cazibesi ise hiç kalmadı.

Tehlikeli madde postacı.

 

Türkiye’de postacılar artık böyle görülüyor.

İrkilttiren ve korku taşıyan postacılar yüklü mü yüklü.

Omuzlarında kilolarca yüklü çantalar ile sokaklardalar her gün.

Taşıyorlar bankaların öde emirlerini, protestolarını ve icra tebligatlarını.

Canları yana yana ve belki de nahoş olaylarla karşı karşıya kalma riskiyle taşıyorlar gönderilenleri.

 

“Bak postacı geliyor, müjdeli  mektup getiriyor”  denilmiyor şimdi.

“Bak postacı gelmesin” dillendiriliyor şimdi.

Postacı kötü haber taşıyan bir ulak.

Postacı öcü!

 

Oysa o postacı da belki bi kredi kartzede.

Belki o da icralık.

Kim bilir, bilebilir ki!

 

Bak postacı gelmesin.

Postacı, postacıya da gelmesin!..