Gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül gazetecilikten değil, başka suçlardan tutuklanmışlar. 
Hangi suçlardan? İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 26.11.2015 tarihli kararına göre ( Sorgu No. 2015/490); silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek isteyerek yardım etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgeleri casusluk maksadıyla temin etme ve açıklama suçlarından dolayı ayrı ayrı tutuklanmışlar. 
Yüce yargı, gazetecileri çağırdı, yayınladıkları haberleri sordu ve ifadelerini aldı ve tutukladı. Artık devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeler yargının teminatı altında ve faş edilmeleri mümkün değil. Çünkü casuslar tutuklu, gazeteciler değil! 
Yüce yargı tutuklama gerekçelerini sayıyor ve biz hala ama onlar gazeteci diyoruz!      
En fiyakalısı; gazetecilik faaliyetinden dolayı değil casusluktan tutuklu olduklarına inanlar var. Ne acıklı bir durum! Onlar gazetecilikten tutuklanmadı derken bile gazeteci olduklarını söylüyorlar ve tutuklarken bile “meslekleri” demekten kendilerini alamıyorlar.  
 
Adı “Türk Ceza Adalet Sistemi İhtiyaç Değerlendirme Raporu ve Eylem İçin Tavsiyeler” olan bir Rapor,  Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi,  Türkiye tarafından finanse edilen, Avrupa Konseyi tarafından yürütülen Avrupa Birliği / Avrupa Konseyi Ortak Programı kapsamında yayımlandı. Raporun yazarı Marcel Lemonde projenin uzun dönemli uzmanı. Raporda yer alan görüş ve düşüncelerin yazarına ait olduğunu ve Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ve/veya yararlanıcı kurumların sorumluluğunda olmadığını belirtmişler. Nihai Rapor,  2012 Ekim ayından itibaren Aralık 2013 tarihine kadar olan Türk Ceza Adalet Sistemi ile ilgili mevzuat ve uygulamayı kapsıyor.  Bu Raporun 40. sayfasını birlikte okuyalım:  

“İfade özgürlüğü
188. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Türkiye’nin terörle ilgili konularda AİHS’nin 10. maddesine uymasıyla ilgili çok sayıda içtihadı vardır. 
189. Pek çok raporda, özellikle tutuklu gazeteci sayısının çok olması nedeniyle Türkiye’de basın özgürlüğü eleştirilmektedir. (Sınır Tanımayan Muhabirler tarafından yapılan 2012 yıllık araştırmada Türkiye basın özgürlüğü konusunda 179 ülke arasından 154. sıradadır. Cezaevindeki gazeteci sayısı bakımından ise dünya çapında birinci sıradadır. Dipnot 65) Bu ciddi bir sorundur. Suç işlemiş herhangi bir kişi sadece gazeteci olması nedeniyle hiç bir koşulda özel muameleye tabi olmamalıdır. Ancak diğer taraftan da gazetecilik faaliyeti, bu mesleğin hiçbir şekilde suç olarak yorumlanmasına yol açacak bir adli müdahale ile engellenmemelidir. Bu bakımdan cezaevinde bulunan Türk gazetecilerin sayısı endişe vericidir. Avrupa Konseyi Genel Sekreterinin yakın zamanda Ankara’ya gerçekleştirdiği ziyarette söylediği gibi (5 Şubat 2013 tarihli konuşması) : “İfade edilenler kulağa hoş gelmeyebilir, hatta şok edici bile olabilir. Bunlar benim sözlerim değil. Bunlar Avrupa Mahkemesinin bir kararında yer alan ifadeler. Bu ilkelerin yargı uygulamalarına da yansıtılması gerekir”. Bu bakımdan durum hala düzeltilebilir; son dönemde ümit verici gelişmeler yaşadığını da belirtmek gerekir.

Adalet Bakanlığı, HSYK ve Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı’nın ortak değerlendirmesi: Paragraf 189: Uluslararası Basın Kurumu (IPI) ve Gazetecileri Koruma Komitesinin (CPJ) hazırladığı raporlarda, özellikle tutuklu gazeteci sayısının çok olması nedeniyle Türkiye’de basın özgürlüğünün eleştirildiği belirtilmiştir. Gazeteci oldukları iddiasıyla tutuklu bulundukları belirtilen kişilerin gazetecilik faaliyetlerinden ve düşüncelerini açıklamalarından ötürü tutuklu bulunmadıkları müteaddit defalar Uzmana bildirilmiş ve hatta kesinleşmiş bazı somut dosyalardan da örnekler verilmiştir. Adalet Bakanı Sayın Sadullah ERGİN’in birçok ortamda ifade ettiği gibi, anılan tutuklu gazetecilerin birçoğu gazetecilik mesleği ile ilgisi olmayan ve adi suç olarak nitelendirilen eylemler sebebiyle tutuklanmış ya da hüküm giymiştir. Dolayısıyla bu gazetecilerin tutukluluk durumlarını düşünceleri açıklamalarına bağlamak doğru bir yaklaşım değildir.” 
Geçmiş ama yakın yıllarda yüce yargının verdiği kararlar, bu günün başlangıcıdır. Bunu biliyoruz. Gazeteci tutuklamalarını haber yapmalarına bağlamayın diyorlardı geçmişte! 
Şimdi dedikleri ne? Dünden farklı mı?  
Gazetecilik faaliyetlerinden dolayı değil, askeri ve siyasi casusluk faaliyetlerinden dolayı devletin gizli bilgilerini elde edip yayınladıkları için tutuklandılar. Meğer gazeteciler casusmuş! Meğer casus olduklarını gazeteciler de tutuklandıklarında öğrendiler! Ne müthiş bir yargı…
Başta Başbakan olmak üzere, casusluk ve devlet sırları hakkında engin bilgilere sahip olanlar casusların tutuklanmalarına çok üzülüyorlar, “tutuksuz yargılansınlar daha iyi olur” diyerek basın özgürlüğünden yana ve çok “demokrat” oluyorlar.  Ne yapsınlar artık, yapacak bir şey yok, çünkü olay yargıya intikal etti bile! 
Yüce yargı gazetecileri adi ama tehlikeli ve ağır suçlular olarak suçluyor. 
Bizler için gazeteciler gazetecidir. Gazetecilik yaptıkları için, haberleri için suçlanmalarını kabul etmiyoruz. Değil tutuklanmalarını, yargılanmalarını bile içimize sindiremeyiz. 
Razı olun, tutuksuz yargılansınlar diyorlar, böylece sanki çok adaletli oluyorlar. 
Böylece basın özgürlüğünden yana olduklarına ikna olalım istiyorlar. Sanki bizleri ikna edeceklermiş gibi ve olabildiğince “demokrat” görünümlü ve süzgün ve üzgün ve dayanılmaz en ağır başlı hallerini takınarak; devlet, gizli bilgi, sır, basın, özgürlük, hak, hukuk, demokrasi,  yüklü tumturaklı cümlelerle televizyon ekranlarında bir sürü tuhaf şeyler söylüyorlar.
  
Razı olmamızı istiyorlar; yüce yargının kararlarına inanmamızı bekliyorlar. 
Demokratik hukuk devleti ilkelerini kökünden zedeleyen yargı kararlarının yarattığı ve bundan sonra yaratacağı sorunları üzülmekle çözemeyecek olan yürütme ve yasama organlarının bu ülkenin başına açtıkları ifade özgürlüğüne dair sorunları; basın özgürlüğüne gerçekten inanan gazeteciler kalemlerinden gelen güçle çözecektir. Sorun herkesin ifade özgürlüğü ve görüş edinme hakkı sorunudur. Çözüm bu ülkenin gazetecilerinden, aydınlarından ve eli kalem tutan yurtsever insanlardan gelecektir. 
Hapis yata yata bitmez, duvarlarına deniz dalgaları vuran hapishaneler değil tutuldukları yerler… Dört duvar, demir kapı… İnsansız, sessiz ve gökyüzü yok. Bir başka gazeteci gökyüzünün kıymeti hapishanede anlaşılıyor demişti. Havalandırmaya çıkıp kafasını yukarı kaldırdığında “Sizin gökyüzünüz kaç santim?” diye sormuştu.  
Gazeteciler, gazetecidir. Haberler de haber… Biz böyle biliriz. 
Türkiye’de yaptıkları haberlerden dolayı tutuklanan gazeteciler, tutuklama kararı veren yargıçlar vardır. 
Bu bilinen en somut, en katıksız, en acımasız, en yakıcı ve en gerçek olan gerçektir.