Her dinlediğinizde tahmin ediyorum ki, sizler de “Kime ne?” diye haykırmak isterseniz.

Öyle ya, kime ne?

Kime?!!

Dinliyelim Anadolu’nun Tezenesi Neşet Ertaş’tan.

“Ben melamet hırkasını
Kendim giydim eynime
Ben melamet hırkasını
Kendim giydim eynime
Ar u namus şişesini
Taşa çaldım kime ne hey, haydar haydar
Taşa çaldım kime ne?”

Burada saz başlıyor vurmaya.

Öyle vuruyor ki tüm yaşamımızı hatırlatıp bize “n’aber” der gibi.

Ne haber?

Devamı da var:

“Sofular haram demişler
Bu aşkın şarabına
Sofular haram demişler
Bu aşkın badesine
Ben doldurur ben içerim
Günah benim kime ne hey, haydar haydar
Günah benim kime ne?”

Aklımda başka bir şeyler yazmak vardı ama kesmek istemedim sözlerin devamını:

Sofular secde ederler
Mescidin mihrabına
Sofular secde ederler
Mescidin mihrabına
Yâr eşiği secdegâhım
Yüz sürerim kime ne hey, haydar haydar
Yüz sürerim kime ne

Gâh çıkarım gökyüzüne
Seyrederim âlemi
Gâh çıkarım gökyüzüne
Seyrederim âlemi
Gâh inerim yeryüzüne
Seyreyler âlem beni hey, haydar haydar
Seyreyler âlem beni

Gâh giderim medreseye
Ders okurum”

O yar senin kime ne?

Kimseye!

Bir de Orhan Baba’nın “Kime ne?” şarkısı var!

Hatırladınız mı?

Şöyle diyor:



“….Gidene kal denilmez
Gönül bu doymak bilmez
Açmışım tokmuşum ben
Kime ne?

Sevilmemiş sevmişim
Bir gönül'e girmemişim
Güzellik zorla olmaz
Kime ne?......”

Kime ne kimin nereye ve kime oy verdiğine!

Bastırın bastırın istediğinize!

Bastın ve sonra da “Benim bastırdıklarımın hesabını ver” deyin.

Kime ne?