Hiç unutmuyorum o sabahı.
Öyle garip garip bakıyordu yapım aşamasındaki üst geçide.
Kılık kıyafeti ile memur emeklisi sandığım hanımefendiye sordum:
“Nasıl beğendiniz mi?”
Çok yalın bir cevap verdi:
“Bize sormadılar ki!”
 
O bakışları asla unutmam.
Anlamını çözmek için kâhin olmaya de gerek yoktu.
Beğenmemişti.
 
Sormak.
Araştırmak.
Katılım sağlayarak karar almak.
Bu üçlüyü uygulamak kime zarar getirir?
 
Zarar yerine fayda getirecek konularda işbirliği yapmak gerekmez mi?
Ama kiminle?
Her işin uzmanı var.
Gider sorarsın.
Yetmez, bu soruyu daha geniş katılımlı kitleler veya örgütlerle paylaşarak en sağlıklı karara ulaşmaya çalışırsın.
Bunun adına akıl derler.
Kaliteli yöneticilik derler.
 
Şimdi.
Kdz. Ereğli’nin en önemli sorunu olduğunu yeni öğrenme şansı bulduğumuz Kent Meydanına 5 bin kişilik cami konusu var.
Bunu kim tespit etti?
Yeri kim seçti?
Kararı kim verdi?
Biliniyor ki, uzmanlar değil.
Sordum bir mimar arkadaşa “Ne düşünüyorsun?” diye.
O da dedi ki:
“Bize sormadılar!”
 
“Ben sorayım o zaman” dedim ve sordum:
“5 bin kişilik cami ne kadar alan üzerinde yapılabilir?”
Dedi ki, “En az 6 bin metre kare alan gerekli. 2 bin metre kareden 3 katlı cami binası yapılmalı. Şadırvanlarını da olmalı.  Diğer alanları da yeşil alan olarak kullanılabilmeli.”
Peki ulaşım?
Onlar projenin sonraki parçalarıymış!
Çarşı merkezi zaten kilit bir ulaşım kıskacında.
Bir de böyle proje?
Bu konuda yazılıp söylenenleri gözden geçirdiğimde, “Caminin yeri yanlış! Gelin bu kararınızı gözden geçirin ve daha doğru bir yer tespiti yapılsın” görüşünde olanlar hemen “Cami düşmanı” diye damgalanıyor.
Oysa, bir tek kişinin bile  cami yapımına karşı olduğu yok.
Tam aksine; Ereğli’de cenaze kaldıracak bir caminin bulunmadığı gerçeğinde  herkes hemfikir iken, böyle bir suçlama ile toplumda yeni sıkıntı yaratmaya gerek var mı?
Nasıl ki o üst geçit kararı yanlıştı, bugün de Kent Meydanı olarak açıklanan o alana cami yapılma girişimi de yanlıştır.
Başta ilgili meslek odaları olmak üzere, konunun tüm muhatapları ile şehir planlaması yapanlar bir araya getirilerek  yer tespitinde bulunulmalıdır.
Bir tek doğru vardır o da akıl!
O akıl ortak kullanıldığında toplumsal uzlaşmada kendiliğinden sağlanır.
Zorlama ve dayatmalar, “katılımcılığı dışlayanların” tek silahıdır.
Ereğli’nin değerli meclis üyelerinin kentin geleceği ile ilgili alınacak kararları, “bir bilenlerle” paylaşmaları, taşıdıkları sorumlulukları da hafifletecektir.
Kente en önemli ihtiyaç da budur.
Sormak.
Öğrenmek.
Paylaşmak.
Katkı alınmasından kaçınmamak.
 
Bu kez siz sorun!
Sordukça güçlenirsiniz.