Ana muhalefete abone CHP’de özellikle son 13 yılda yaşananlar gerçekten tarihçiler tarafından çok çarpıcı, şaşırtıcı ve hayretle elde edilecek yeni bilgilere ulaşılarak mutlaka  yazılacak.

Kara perde aralanınca bakalım daha neler öğreneceğiz?

Ancak şunu özellikle belirtmek isterim ki, Kemal Bey ile kuşkularını daha önce söyleyen, yazan ve vurgulayanlar “tehlikenin farkındayız” diye bas bar bağırdılar.

Duymayalar, duymak istemeyenler bugün inanın herkesten daha çok ve çok sert sözlerle en öne çıkacaklardır.

**

Yıl 2010 ve ortaya bir kaset çıkarıldı. O kaset sonrasında kurultaya bir nefes kala ve rakipsiz Deniz Baykal tasfiye edilip hop Kemal Kılıçdaroğlu getirildiğinde, kimse sorgulamadı bu tezgahı. Partinin Baykal’dan kurtulması nefes aldırmıştı topluma. Çünkü Kemal Bey, önseçim, gençlik, kadın demişti. Bu sözler heyecan yarattı. Büyük bir kredi de sağladı kendisine.

Ta ki, 2014 yılına kadar sorgulanmayan Kemal Bey, kim nasıl buldu ve “bunu aday göster”  dedi ise Ekmeleddin İslamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı göstermesinin ardından işler değişti. Çünkü bu süreçte, Emine Ülker Tarhan, Birgül Ayman Güler, Nur Serter gibi hem kadın hem de ulusalcı bir  çok isim partiden tasfiye edildi.

Bunun adı en önemli kırılmaydı.

Çoğumuz göremedik.

Göremediğimiz şuydu: CHP sağa yelken açmış ve tamamen kontrolden çıkarken iplerin kimlerin elinde olduğu da sorgulanmadı.

Seçim üstüne seçim.

Ve kaybedilen tüm seçimlere rağmen, kurultayı toplayıp hesap vermedi.

Ekmeleddin’den sonra bu kez Abdullah Gül’ü  Cumhurbaşkanı aday göstermeye kalktı Kemal bey. Ancak CHP örgütlerinden yükselen “hayır!” tepkileri üzerine, “gel Muharrem” dedi ve  ortadan kayboluveren Kemal Bey sağa açtığı yelkenine motor bile taktı.

Daha önce parti başkanlarının tarafsız olamayacağı nedeniyle Cumhurbaşkanı adayı olmasına karşı çıkan Kemal Bey, “kazanacak aday” vurgularını hiçe saydı ve yanına aldığı küçücük partilerle birlikte  yeni bir oyun kurguladı. Bu kurgu iktidarın görevine devam etmesini sağlamaktı. Çıktı baskıyla aday oldu ve seçimleri kaybederek iktidara olan bağlılık ve sorumluluğunu yerine getirdi.

Ne bekledi kamuoyu?

Kemal bey bu durumdan sonra  istifa eder ve giderek partinin önünü açar!

Yapmadı!

Tam aksine masaya yumruğunu vurup “buradayım” dedi.

Ve parti tabanında sokakta “kim bu Kemal Bey?” sorusuna yanıt aranmaya başladı. Soru “proje” iddialarına kulak vermekten geçti.  

Sorular sertleşti ve partiye olan kırgınlıklar tavan yaptı.

Kemal Bey “GİT !” tepkilerini bile duymadığını “değişimi ben yaparım” dedi.

Hatta babasının şirketi gibi iyi bir sosyal demokrata koltuğu kendisinin teslim edeceğini bile açıkladı.

Yok şok yok!

Tabandan gelen “kurultay” baskılarına ise direnemeyip, kongre süreçlerini başlatırken, genel merkezin tüm gücünü kendisini yeniden seçtirmek için kullandı. Önümüzde yerel genel seçimler olduğundan adaylık düşünenler arasında genel merkez ile iyi geçinmek için “emret efendim” çok oldu.

Sıkça “Ben aday olmam” diye güç gösterisi yaptı.  Sayısı çok Milletvekilleri ve il başkanlarına sıra sıra gövde gösterileri yaparak “adayımız Kemal Kılıçdaroğlu” açıklamaları yaptırttı.

Ancak, kongrede sokağın sesi etkindi.

Sokak, “ya kepenkleri kapatın, ya da öyle bir açın ki gıcırdaması bile ahenkli olsun, türküler söylesin” dedi.

Salonun “Her şey çok güzel olacak” kararı sandıktan çıktı ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’un tam desteği ile Özgür Özel CHP’nin Genel Başkanlığına seçildi.

Sokağın sesini iyi duyup, oylarını bu beklenti doğrultusunda kullananlar , CHP’nin adını “Yeni CHP” olarak değiştirenleri sandıkta bıraktı. Kemal Bey ise ne yaptı?  Sonuçları bile beklemeden koşa koşa evine gitti.

Oysa salonda bekleyip, seçim sonuçlarını hazmettiğini ortaya koyup  Özgür Özel ile birlikte fotoğraf vermedi.

Kemal Bey’i CHP’ye kurgulayanların da kaybettiği kurultay, öncelikle “Kemal Bey var ise bir daha asla CHP’Ye oy vermem diyen”  CHP’liler başta olmak üzere, kamuoyuna büyük moral vermesi ile sonuçlandı.

Bu sinerjinin 31 Mart 2024’de yapılacak olan Yerel Genel Seçimlere olumlu yansımaması mümkün değil.

CHP yeniden doğdu.

CHP altı ilkesinden biri olan devrimciliği gerçekleştirdi.

Şimdi sıra halkçılığı benimsemek ve halkla buluşup gereğini yerine getirmekten geçiyor.

Yapabilirler mi?

Mümkün!

Tüzük değişikliğini de o sokağın sesine kulak vererek tamamladıklarından sonra yelkenler foto denilebilir.

Bekleyeceğiz.

İzleyeceğiz.

Elbette ülkemizin kuruluş ayarlarına yeniden sahip çıktığını görünce, demokrasimuz adına mutlu mu mutlu olacağız.

**

Benim gibi Kemal Bey’e “proje”  diyerek yazıp söyleyenlere kızan ve anlamsız öfkeleriyle başka yakıştırmalar bile yapabilen CHP’liler, sokağın sesinin verdiği karar ile umarım aydınlanmışlardır. Körü körüne inanmak, farklı ve saçma saplantılar yaratıyor. Sorgulamak, soruşturmak ve araştırmak karanlığı yırtıyor. Bakın bu konuda bir şey daha söyleyeyim;  CHP’nin özüne dönmesinin ardından Kemal Bey ile ilgili karanlık daha ne olaylar, bağlantılar ve ilişkiler ortaya çıkacak. Tahminim odur ki, öğrendiklerimiz karşısında hayretler içinde kalıp “olamaz”  diyeceğiz.

Bakınız bir örnek vereyim. (İsmini öğrenmek isteyenlere de açıklayabilirim. Ülkenin çok önde gelen sendikacısı)

Kemal Bey ve eşi ailece görüştükleri yakın dostları ile Genel Başkan olunca görüşmeyi  şak diye kesiyor. Aradan yıllar geçiyor ve kendilerine o çok yakın ailenin memleketine bir miting için gittiklerinde eşi Selvi Hanım “Kemal Bey onca dostluğumuz var bir ziyaret edelim” der.

Giderler evlerine.

Yıllar sonra bir araya gelmenin hoşluğunun ardından Kemal Bey’e sorulur.

“Ülke elden gidiyor ve CHP bir şey yapmıyor. Neden böyle Kemal?”

Kemal Bey, ziyaret sırasında kendilerinin dışında olanlardan izin isteyerek baş başa kabınca şunu söyler:

“Siz emperyalizmin sadece iktidarı mı dizayn ettiğini sanıyorsunuz?”

Nokta!

**

SÖZÜN ÖZÜ VE SÖZÜ:

Kurultay salonundan iki pankart:

“CHP’de devrim var.”

“CHP gücünü devrimcilikten yani sürekli, süratli, temelli değişebilme yeteneğinden alır. “ (Bülent Ecevit)