Yeni keşfettik Suat’ın Yeri’ni.

Kapıda  dost bir yüz.

Sımsıcak ve güleç .

O karşılıyor önce sizi salaş bir mekan da.

Güvertesinde masalar. Masalarında insanlar.

Eğleniyorlar kahkahalarına gem vurmadan.

Tıngırdayan udun nağmelerine eşlik edenler de var oradan buradan.

Rüya mı?

 

Mis gibi  tuz kokusunun yaktığı genzinizle çekiyorsunuz yosunların gönderdiklerini derin derin.

Deniz ve mehtap sormadılar seni.

Oradasın.

Dost kapısında.

Gökyüzündeki yıldızlar nasıl da gülümsüyor size hınzırca.

Evet  şimdi de “Bu gece benim gecem.” Diye.

Çalsın sazlar…

 

Salaş bir mekan Suat’ın Yeri.

Deniz kenarında karaya oturtulmuş bir teknede yaşanıyor tüm bu güzellikler.

Ki, bir tekne de değil.

7 tanesi sıralanmışlar inciden gerdanlık gibi.

Hepsinde ayrı bir neşe ve muhabbet.

Onca mekanın arasında beni çeken “Suat” adı oldu.

Suat’ı severim.

Suat Eser’i.

Meslektaşım, arkadaşım, dostum.

 

Şimdi diyeceksiniz ki, bu Suat’ın Yeri nerede?

İzmit’te.

İzmit terminalinde otobüsten indiğinizde “Halk Evi Durağı”na giden servislere bineceksiniz. Halk Evi durağındaki İniş ve binişlerinde yürüyen merdivenin de olduğu bu üst geçidi geçtikten sonra karşınıza bir sahil çıkıyor.  Sağa doğru çay bahçelerinin içinden 100 metre yürüdüğünüzde  sıra sıra tekneleri göreceksiniz.

Sanki Kumkapı.

Şıkır şıkır.

İstediğiniz bir tekneye adımınızı atın ve keyfinize bakın.

Bilirsiniz balığın olduğu yerde harekette berekette vardır.

 

Orada Suat’ın Yeri’nde geçirdiğimiz birkaç saat içinde “Neden Ereğli’de böyle bir mekan yok?” sorusuna yanıt aradım.

Sahi neden yok?

Deniz var.

Balık var.

Sahil var.

Ama…

İzmit’teki gibi bir mütevazi bir sosyal yaşam merkezi yok.

Neden?

 

Geçtiğimiz gün dostlarla söyleşirken hep aynı konuda çözümsüzlüğe isyan ettik yine.

Konu; akşam olduğunda iki kelam edilecek bir mekanın olmaması.

Var mı?

Ne var ki?

Her şey var da, usta yok usta.

Suat’ın Yeri’ne bile fitiz de…

De işte!..