İnsan olan her insan Suruç’taki katliamın acısını yaşar.

Yüreğinin tüm derinliklerinde hisseder bu acıyı.

Bedenler paramparça.

Kan oluk oluk.

Simsiyah bir bulutun arasından dağılıyor ölümün ağır kokusu.

Kollar bacaklar kopmuş.

Her taraf dağılmış.

Bir tarafta kitaplar ve oyuncaklar.

Ve acı.

 

Anneler ağlıyor.

Babalar “oğlum kanadımı kolumu kırdın” diye feryat ederken, hastanelere can peşinde koşuyor yaralıyor.

Daha çok sargı bezi lazım.

Ağrı kesici vur.

Dikkat kan aranıyor!

Lanet olsun lanet.

O bombayı patlatan ve patlattıranlara.

 

En acısı ne biliyor musunuz?

Bu toplumsal olayı “hak ettiler” diye yorumlayanlar.

Evet evet ne yazık ki var böyleleri.

İnsanlığın kaybetmişler ki, sosyal paylaşım sitelerinde yazıp çizdikleri veya paylaştıklarını okudukça şok geçirmemek mümkün değil.

Bu ne kin ve öfke?

Bu nasıl bir karakter özelliği?

İnsan olan bir insan (!) nasıl bir katliamı meşru kılacak sözleri düşünüp de dışa vurur?

Nokta.

Binlerce nokta..!

 

Süruç’ta insanlık katledilmiştir.

Bu katliamdan acı duymayanlar da insan değillermiş.

Tanık oldukça öğreniyoruz kimliklerini.

Yazık!

 

**

 

Rize’nin Hemşin İlçesi’nde Yeşil yol projesine karşı düzenlenen protesto gösterisine katılanlarla ilgili “Başka illerden gelen mini etekli kızlar eylem yapıyor” diye haberler yapılmış.

Bu ne demek?

Mini etekli eylem yapamaz!

Peki kim yapar?

Eteği mini olmayan!

Eylem fotoğraflarına baktığınızda ise yöresel kıyafetlerle horon oynayan kızları görüyorsunuz.

Yani, ortada mini etek falan da yok.

Ki, olsa kime ne?

 

Eyleme katılan kadınlardan Demet Atagün, “Bunlar sapık ruhlu insanlar. Ben buraya İstanbul'dan geldiysem, İstanbul'a da buradan gittim" sözleriyle haberlere tepkisini dile getiriyor.

 

Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) Yürütme Kurulu üyesi Kamile Kaya da bu tür haber ve yorumlara şöyle cevap vermiş:

 

“Kadına karşı cinsiyetçi ve aşağılayıcı bakış açıları olanlar, yaşanan bir doğa katliamı ile ilgili yapılan basın açıklamasında da söylenenlerden çok kadının giydiği kıyafet üzerinden haber yapıyorlar. Bu bakış açısı aynı zamanda ülkemizde toplumsal histeriye dönüşen kadın cinayetlerinin bir yansımasıdır. Yeşil yola karşı çıkan kadınlara etek boyları üzerinden hakaret edilmiştir. Yaşam alanlarına sahip çıkan Hemşinli kadın arkadaşlarımız etek boyları üzerinden eleştirilere maruz kalarak yeni bir Özgecan saldırısıyla karşı karşıya kalmışlardır. Ama Karadeniz bölgesinde yaşam alanlarının savunulmasında her zaman en önde olan Karadeniz kadını bu saldırıyı da boşa çıkartacak ve kendi özgür iradeleriyle giymiş oldukları en güzel kıyafetleriyle yaşam alanlarını savunmaya devam edeceklerdir." 

 

Gazeteciliği tehdit, hakaret, şantaj amaçlı kullananların sayısındaki patlama sınır tanımıyor.

 

İşte iletişim özgürlüğü bu değil.

 

Gazeteci iftira atmaz!

 

Hakaret etmez!

 

Kirli ilişkiler içinde yer alıp tetikçilik de yapmaz!

 

Saldırgan üslup ile ağır eleştiri arasındaki kırmızı çizgiyi de bilir.

 

Hepsinden de önemlisi “önce insan” olduğunu asla unutmaz.

 

Rize’de o haberlere imza atanlar her kim ise eylemi gözden düşürerek kırmak için kimlere ne şekilde hizmet ettiklerinin bilindiğini de unutmamalıdırlar.

 

Rize’de halk “istemiyorum” der iken “isterük” amaçlı etik dışı haberlere imza atmak da  toplumsal çıkarlara sırtını dönüp, “Milletin a…. Koyacağız” diyenlere hizmet etmektir.