Haziran’da yapılacak olan milletvekili seçimleriyle ilgili toto-moto  oynanadursun, ince ve kalın hesapların bini bir para.

Film gibi…

Özünde ise  tek gerçek “milli irade”nin tecelli etmesi ise genel merkez yöneticileri ve aday adaylarının demokrat yol  ve yöntemlerin dışında bir yolu kabul etmemeleri gerekmez mi?

Milli irade kim?

Halk!..

Peki halkın seçme hakkı var mı?

Var da, atamalı listeye ya verirsin ya verirsin.

Yani merkez yoklaması ile dayatılan listelere oy vermek zorunda bırakılan vatandaşın oy verdikleri de “biz milli iradeyiz” derken, atamalı adaylığı da içlerine sindirerek pişkin olma alışkanlığına kapılıveriyorlar. 

En “demokratım” diyen partide bile adaylar atama ile belirleniyor.

Genel merkeze yakın ol yeter!

Genel başkan istediğini listelerin seçilebilecek sırasına koyduğunda direkt milletvekilisin.

Halkmış, halkın talepleriymiş, halkın özgür iradesiymiş hava civa.

Oysa aday belirlemesinin tek yolu ilçe seçim kurullarının görev aldığı sistemdir.

Bunun sistemdeki adı da; ön seçimdir.

Ön seçime partilere mensup tüm üyeler hakimin gözetiminde aday adayları arasında tercihini sandıkta belirler ve o liste de halkın karşısına çıkar.

Temayül yoklaması bile önseçim değildir.

Hikayedir.

Gaz almalıdır.

 

CHP’de ön seçim talepleri çok konuşuluyor.

Bir çok aday “önseçim” diye bastırıyor.

Ne güzel.

CHP’de olması gereken de bu değil mi?

CHP’lilerin merkez yoklamasına karşı çıkmak zaten birinci görevi olmalı.

Çünkü… CHP’de kongre delegelerinin dışında bir de “önseçim delegesi” belirleniyor. Kağıt üstünde kalmış bu delegeler hiç oy kullanarak, parti tabanının sesini listelere yansıtamıyor ki.

Ha şu da var; önseçim delegelerini de yeterli görmeyenlerin “tüm üyelerle önseçim” talepleri çok daha erdemli ve onurlu.

Bunun adı yiğitliktir.

Demokratlıktır.

Partililere ve halka saygıdır.

Umarız bu kez başarırlar ve önseçim ile belirlenmiş adaylarla halkın karşısına çıkma akılcılığını gösterirler.

 

Hazır konu önseçimden açılmışken, sözü 30 Mert Yerel Genel Seçimleri’nde Kdz. Ereğli Belediye Meclisinin belirlenmesi konusunda genel merkezin hem de fermuar sistemi kararına yapılan itiraza getireceğim.

Genel merkez Ereğli’ye diyor ki; belediye meclisi için önseçim yapalım ve parti tabanının da listede görmek istediklerine bir sıra atlayarak yer verelim.

Ne oldu bu karar Ereğli’ye bildirilince.

Parti tabanında beklenti oluşurken, ilçe örgütü ve listeye atamalı girenler “istemezük” demediler mi?

Hatta, atamalı oluşacak liste için başvuruda bulunanlar 4 kişi dışında imza toplayarak genel merkeze  fermuarlı önseçim istemediklerini ilçe örgütünün de imzası ile bildirmediler mi?

Sonuç?

Belediye başkanlığını kendi elleriyle AKP’ye teslim ettiler.

Aferin…

 

Genel Merkezin fermuarına evet denilmiş olsa idi ne olurdu peki?

Yaklaşık 50 kişilik başvuru sayısı 250’e çıkar mıydı? Bu sayı ile partiye  oluk oluk adaylık başvuru parası yağar mıydı? Listeler önseçim ile belirlendiği için kırgınlıklar azalır mıydı? Bu heyecan ile seçim de kazanılır mıydı?

Kesinlikle…

 

Önseçim demokrasinin en temel sistemidir.

Önseçime karşı çıkmak “diktatörlüğe evet” demektir de.

Haziran’daki seçimlerde milletvekili aday adaylığına soyunanların önseçim konusundaki samimiyetlerini CHP’liler çok iyi görmeli ve tercihini diktatörlüğe evet demeyenlerden yana kullanmalıdır.

 

Samimiyetin fotoğrafını görmek isteyenlerin de 30 mart adaylığının belirlenmesindeki süreci tekrar hatırlamaları da yeterlidir.

Tarih dün ile bugünü ortaya koyduğunda zaten tüm foyalar ortaya hep serilmiştir…