Hani derler ya “Allah düşürmesin ama eksik de etmesin” diye.

Öyle bir yer oralar.

Oralar yıllar içinde ikinci adres/adresler oluyor kimileri için.

Yakın bir zamanda gittiğimiz devletin yerinde, ön elemeyi geçip yeşil alana yönlendirdiğimizde dikkatimi çekti.

Hasta beklerken gözüm yan odada elinde telefon bir hemşireye takıldı.

En çok mikrobun barındığı ve ^çok tehlikeli” olarak yorumlanan uzaktan kumanda ve telefonlar hayatımızın çok önemli bir parçası.

Hayatın tüm kilitlerini bu ikili açıyor çünkü.

Hemşire kız telefonla yazışıyor mu, okuyor mu anlayamadım da, ellerinde eldiven dolanıp duruyor ekranın üzerinde.

Eldiven ve telefon.

Eldiven tertemiz olmalı ve öyle kalmalı da, telefon mikrop!

Öylesine izledim kızı.

Hasta gelince eldiveni değiştirmedi.

Peki, telefonun üzerindeki mikroplar nerede?

Eldiven üzerinden direkt hastaya nakil!

Hadi bakalım kolay gelsin.

Hijyen mi dediniz?

**

Hastane mikrobu nasıl yayılır bilemem tabi ki.

Ancak o hemşire kızın telefon ile oynaması ve ardından da eldiveni değiştirmeden hastaya müdahale etmesi aklıma çok şeyler getirdi.

Artık altına aklınıza ne gelir ise siz doldurun da, gerçekten de insan sağlığı açısından ne kadar sıkıntılı bir durum.

Ölüme davetiye desem yanlış mı ifade etmiş olurum.

Ki, bu (bana göre doğru değil) sağlık hizmeti verenlerin bu konuda çok ama çok dikkatli olmaları ve de diyelim ki telefona şu veya bu sebeple dokundu ise hemen eldivenini değiştirmesi gerekmez mi?

Yetkililerin dikkatinde  bu durum kaçıyor da, bir vatandaş olarak ben mi akıllıyım diye ukalalık yapıp kendimi de sorguluyorum ama vallahi de billahi de aklım basmıyor.

O eldiven o telefona değdi ise –ki değdi- eldiven değişmeliydi.

Gördüm, müdahale etmedim ve buradan yazıp duruyorum gibi oldum galiba.

KİM YAZDI KİM OYNUYOR?

 Bir yazı okudum 2010 yılında Güneydoğu’da mayınların temizlendiği ve 2011 yılında da Suriye’den göç başladığına vurgu yapıyor.

Şok!

Ülkemizde son dönemde yaşanan ev sahibi-kiracı olaylarında kan akmaya devam ediyor.

Akıl alır gibi değil.

Ev sahipleri çıldırdı.

Çıldırtan da  kiracı patlaması tabi ki.

Aşka gelen ev sahipleri, her gün daha çok kira almanın hesabı içinde iken, uzmanlar ülkedeki bu durumun Suriye’lilerden kaynaklandığını belirterek, “dönsünler evlerine, ev sahipleri kiracıyı nasıl bulacak?” diye konuşuyorlar.

Bu konu sıkıntılı.

Bir tarafta insan hakları diğer yanda yaşanan dramlar.

Yakınlarımızdaki bir dostumuzun İstanbul’da yaşayan oğlu ve gelini kariyerli bir iş sahibi olmalarına rağmen, kira konusunda ne yapacaklarını bilemiyorlar.

Çözüm yurtdışı,

Ülke arıyorlar gidebilecekleri.

Yani, kendi ülkesinden göç etmeye zorlanan beyinler.

Diğer yanda da bu göçün temel kaynaklarından biri olan gözmenler.

Sakal bıyık hikayesi.

Bu oyun büyük bir oyun mu?

Kim yazdı?

Kim oynuyor?

Ve son hedefi ne?