Boşuna dememişler “Eller gider aya, biz gideriz yaya” diye.

Dünyanın süper ülkelerinin başında gelenlerden Almanya, nükleer ile termik santralleri kapatmak için düğmeye basarken, güneş ve rüzgar cenneti Türkiye nükleer santral kurmak  istiyor.

Mersin Akkuyu’da başlayan nükleer santral inşaatının ekonomik nedenlerle tamamlanmasının mümkün olmadığını öne sürülürken Karadeniz’in en kuzeyindeki cennet köşesi Sinop’u topun ağzına yerleştiren zihniyet şimdi üçüncü nükleer santralden söz etmeye başladı.

Yeni santralın yeri bile belirlenmiş.

Hatta mutabakatlar da imzalanmış.

Kırklareli’nin İğneada bölgesine toplu katliam yapması muhtemel nükleer santralı kurma kararı verenler, o bölgenin halkını insan yerine bile koymuyor ki, “ben yaptım oldu” kararını verebiliyor.

Allah akıl fikir versin ey yarabbi.

 

Oysa Almanya’nın yıl da 1000 saat güneş alırken, Türkiye’de bu rakam nerede ise iki katına yakın.

Türkiye güneş cenneti ama güneş paneli yerine nükleer santral kurmayı düşünmek hangi akla hizmettir.

Almanya köyleri, mahalleleri, hatta apartmanları güneş ve rüzgar enerjisi kurmaları için kooperatifleşmelerini sağlayıp, bankalardan da faizsiz kredi vererek yenilenebilir enerjilere dönüş yapma kararlılığını sürdürüyor. Daha ötesi, 2022’de nüklee santralleri kapatıp, fosil enerji yakıtla enerji üreten termik santraller için de gün veriyor.

Peki biz?

Biz dünyanın terk ettiği fosil yakıtlı termik santraller ile nükleer santrallere niye çok hevesliyiz?

Sebep?

Bu santralleri kimler kim için hangi pazarlıklar sonucu Türkiye halkını zehirleyip öldürerek para kazanmayı düşünüyor?

Para mı insan mı?

Bu ülkeyi yönetenler için hangisi önemli?

Gerçekten para mı, insan mı?

Para derken elbette paranın olduğu yerde kirlenme vardır.

Çıkarlar söz konusudur.

Bu çıkarlar halk yararına hiç olmayıp, bireylerin zenginleşmesine ve güçlerine güç katmalarına dönüktür.Yoktur bunun bir başka modeli.

Almanya’da da Dr. Alper Öktem’in dile getirdiği gibi dünyada savaşlar enerji için çıkar, en çok rüşvetler de bu sektörde döner.

Hele ki bugün, nükleer ve termik santraller söz konusu ise bin defa, on bin defa, milyon ve  milyarlar kez tarafından düşünülmelidir.

Bu düşünme halk adına olmalıdır.

Dünyanın ve canlıların sağlığını es geçerek, günümüzde termik santral veya nükleer santralden yana olmak toplumsal cinayet isteğidir.

Ölümdür.

Kanserdir.

Radyasyondur.

Lösemidir.

Doğanın dengesini bozmaktır.

Bir ifade daha var ki, yazmadan edemeyeceğim: alçaklıktır.


**


Ülkemizde yaşanan terör olayları nedeniyle yaşanan yangın bu kez nükleer santral yüzünden yeni bir yangın çıkarmıştır.

Kırklareli ve İğneada halkı  diken üstüne atılmıştır.

Söz ve karar sahibi olması gereken halk, bilimsel gerçeklerden uzakta ve tepeden inme kararla endişe içine itilmiştir.

Bundan böyle aynen Mersin ve Sinop gibi Kırklareli halkı da nükleer santral tehlikesinin yarattığı korku ile uyuyamayacaktır.

Uyutmayanlar da, görev ve sorumlulukları bu ülke halkın canını, malını, sağlığını emanet ettikleridir.

 

Günümüzde yenilenebilir enerjileri es geçerek  termik santral ve nükleer santraller kurarak Türkiye’nin geleceğini riske atan veya atmaya kalkanlar günü geldiğinde mutlaka yargılanmalı ve hesabı da sorulmalıdır.

Dünya döndükçe sonsuzluğa kadar güneş ve rüzgardan yararlanmak var iken neden nükleer ve neden termik santraller?

Neden ey yönetenler?