Yeni yıl dedik de başımız göğe mi erdi.
Geldi işte!
Keşke gelmeseydi.
Evet evet!
“Gelmeseydi” derken, 2018 iyi geçti diye demiyorum.
Hayır!
Keşke 2018 değil, 2000 yılı da gelmeseydi.
En güzel yaşımdı iki bin!
O zaman 46’da kalırdım.
Oooo demeyin, şimdi 46’da olmak için kırkaltı kez takla atardım. Hem de en kalabalık yerde, mekanda.
Ah ah!
Yeni yıl geldi diye sevinenler, (bizim gibiler için diyorum) hikaye.
Üzülmeliler, bir yaş daha yaşlandık diye.
Şimdi aklıma geldi, 14-15 yaşındaydım babam bana “Senin yaşında olayım, ayağımda yamalı pantolon olsun” demişti.
O yıllarda her şey yamandığından söyleyebileceği en dramatik söz buydu çünkü.
 
Evet şimdi gelelim 2019 yılının ilk yazısına!
Ne diyelim?
Türkiye’nin Cumhuriyet ile idare edilişinin ilanının yüzüncü yılına 4 yıl kaldı.
Ha gayret yaşlılar.
Ha gayret bizimkiler.
Dört yıl dayanın.
Dört yıl dayanalım ve 50 ve 75. Yıl kutlamalarının finali olan 100. Yılının coşkusunu birlikte paylaşalım.
Aman sağlığınıza dikkat edin.
Üzmeyin, üzülmeyin.
Stresin bedeninizin en korunaksız yerlerine bile girmesine asla izin vermeyin.
Her gün kesinlikle bir fıkra okuyun.
Önerim, bu fıkra okumayı günde üç kez antibiyotik yerine alın.
Konu komşu ilişkilerine ağırlık verin.
Selamsız sabahınız olmasın.
Mutlaka bir hayvan edinin.
Hele ki, çıplak ayakla dolaşabilirseniz toprakta, tam vitamin.
Bol bol güneşlenmeyi de unutmayın.
Kin, nefret, öfke gibi sağlığı tehdit eden hastalıklara bulaşmasın.
Haftanın bir günü iki kadeh parlatmanın bal kaymak olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Her yıl 29 Ekim’de mutlaka kutlamalara katılın ve Atatürk’e olan derin saygı ve sevginizi korkmadan tüm cesaretinizi ortaya koyarak ilan edin.
İzmir’in dağlarında çiçekler açtırma heyecanınızı dipdiri ve çok diri tutun.
Sonrasına Allah Kerim!
 
İşte bitti yeni yılın ilk yazısı.
Ne kadar kolaymış.
Oh oh.
Altmış, yetmiş, seksen.
Doksan!
Ve yüz!!!
 
Sağlığınıza gençler !