Altın mı?
Gümüş mü?
Yakut mu?
Pırlantadan mı?
Var bir hikmeti.
Çok değerli çok.
Bildiğiniz gibi değil.
Öyle kıymetli ki, dokunmaya gelmez.
Hele bir hareketlenmeye etmeye başladı mı,  bir sallanıyor bir sallanıyor ki!
Kudrat Şandra!
Kıvrımları ile baş döndürüyor.
Şakkada şukkada!
Oynuyor resmen.
“Bir o yana, bir bu yana dönme şaşkın, tenhalarda menhalarda bitmiş aşkın”
Bu şarkının başı neydi?
“Aşk şarabı içmesi hoştur şaşkın.”
İçmesi hoştur da!
Ya sonra?
 
Evet şaşkındaki bu aşkın adı, “köt döşeği”
Anadolu’da böyle derler.
Böyle mi derer tombul gelin böyle mi derler, o beyaz gerdana yayla mı derler?
Ayardan çıkma ve hemen geri dön bakalım köt döşeğine.
Döndü!
Öyle bir döndü ki, eşyanın tabiatı bile iflas etti.
Fil züccaciye dükkanına girdi sanki.
Şankır şunkur.
 
Köt  bir değdi pir değdi.
Mindere mindere.
Yanlış anlama olmasın lütfen.
Değiş o değiş.
Ateşi çıktı.
O ateş ile kaynak oldu.
Cassss!
Ve başladı muhabbet.
Bir köt döşeği konuşuyor bir de koltuk.
Dem iyi.
Demlenme süper.
Yi babam yi!
Saz-söz ve çengi bile geldi.
Oynuyorlar.
Öyle ya fırsat bu fırsat.
Döktür Muazzez döktür!

 
Konuşurlarken duydum:
-Eee ta ta nassın bakam?
-Eyceyim der öteki.
-Nasıl eycesin?
-Şarap gibi.
-Şarap mı dedin?
-He!
Böyle başlar muhabbet. Biraz ilerleyince de derinlere gider.

 
Bir alışmaya görsün.
Alıştı.
Bu alışkanlığı ateşini artırdı.
Nasıl olsa kaynağı da yapmıştı.
Bırakamıyor.
“Yenisi gelsin” diyene de bir kızıyor, bir kızıyor ki!
Kötün kötlüğü tutunca böyle oluyormuş!
Bilenler öyle diyor !