Çaycuma Günleri kapsamında düzenlenen “Çaycuma tarihine kronolojik bir bakış” başlıklı konferansta konuşan Prof. Dr. Bekir Bozdoğan, Milli Mücadele yıllarından karargâhını Çaycuma’ya kuran Bartın ve Havalisi Komutanı Cevat Rıfat komutasındaki güçlerin Zonguldak’ı işgal eden Fransızları, Sapça geçidinde 2 kez püskürttüğünü söyleyerek, Çaycuma’ya İstiklal Madalyası verilmesini istedi

Çaycuma Belediyesinin Çaycuma Kaymakamlığının katkılarıyla düzenlediği 6. Çaycumalılar Günü etkinlikleri kapsamında, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Bozdoğan “Çaycuma tarihine kronolojik bir bakış” başlıklı konferans verdi. Çaycuma Kaymakamı Adem Kaya, Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, CHP Çaycuma İlçe Başkanı Fahri Diler, bazı sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının başkanlarının yanı sıra kimi belediye meclis üyelerinin de izlediği konferansta, ilk yerleşimlerden bu yana Çaycuma’nın tarihsel gelişimini anlatan Prof. Dr. Bozdoğan, Çaycuma’nın köklü bir tarihsel geçmişe sahip olduğunu söyledi.

TİOS ANTİK ÇAĞLARDA BÖLGENİN EN ÖNEMLİ YERLEŞİMİ

Sözlerine, Çaycuma’nın kurulu olduğu yörenin tarihî geçmişinin antik çağlara kadar uzandığını söyleyerek başlayan Bozdoğan, “Hititler Soğanlı Çayı’ndan Kızılırmak’a kadar uzanan bölgeye “Palaa”, burada yaşayan halkın konuştuğu dile “Palaumnili” adını vermiştir. Palaa bölgesinin Hititlere bağlı bir il veya eyalet olduğu bilinmektedir. Ancak Palaa halkının Çaycuma ve yöresine kadar geldiğine dair güvenilir bilimsel bilgiler mevcut değildir. Bronz Çağı’nda yaşayan ve neredeyse somut hiçbir iz bırakmayan bu halkın, Kaşka adı verilen ve muhtemelen MÖ 17. yüzyıl civarında Orta Karadeniz’den gelen savaşçı bir halk tarafından tarihten silindiği düşünülmektedir. Kaşka halkının ise Milattan Önce 13. yüzyıla kadar varlığını sürdürdüğü bilinmektedir. Hititlerden sonra Batı Anadolu’ya sırasıyla hâkim olan Muşkiler, Frigler, Kimmerler ve Lidyalılar Batı Karadeniz Bölgesi’nin bir kısmında hüküm sürmüşse de bu halkların Çaycuma yöresine kadar geldiklerine dair somut bilgiler yoktur. Antik çağların ünlü tarihçisi ve yayımladığı kitaba verdiği isimle ‘Coğrafya’ sözcüğünü insanlığa armağan eden Strabon, Filyos Irmağı’nın aşağı çığırında Paflagonyalı Kekon halkının yaşadığını belirtmiştir. Bazı bilimsel kaynaklarda sonradan Heraklia Pontike (Ereğli tarafından) yenilecek Mariandin adlı bir halkın Sakarya ve Filyos ırmakları arasında kalan kıyı kesiminde yaşadığı ifade edilmektedir. Bu bölgede Tios antik kenti ise Miletlilerce muhtemelen MÖ 7. yüzyılda kurulmuştur. Uzmanlar, kazılarda elde ettiği çanak çömlek, seramik parçalarının incelenmesi sonucunda, buranın Miletlilerce kurulduğu kararına varmıştır. Daha sonra Lidyalılar, MÖ 546’da onları yenen Persler önce Batı Anadolu’yu sonra da Tios ve yöresini ele geçirmiştir.” dedi.

O YILLARDA IRMAK BİR TİCARET YOLU OLARAK KULLANILIYORDU

Tios’un Çaycuma ve yöresi içinde o dönemlerinin en önemli yerleşimi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bozdoğan, sözlerine, “Çaycuma’nın tarihî gelişimini yansıtan en önemli buluntulara, Filyos beldesi sınırları içinde yer alan Tios antik kentinde yapılan arkeolojik kazılarda rastlanmıştır. Roma Dönemi’ne ait otonom sikkelerin bazılarında rahip Tios’un da tasvir edilmiş olması, bu bilgiyi desteklemektedir. Büyük İskender’in Pers İmparatorluğunu MÖ 333-332 yıllarındaki Granicus ve İssus savaşlarında yenmesiyle Pers hâkimiyetinden kurtulan yöre, İskender’in komutanlarından Kalas’ın Bitinyalı Bas’a yenilmesiyle İskender İmparatorluğunun egemenliği altına girmekten kurtulmuş, Pers İmparatorluğu da yıkıldığı için yaklaşık 30 yıl bağımsız kalmıştır. Büyük İskender’in komutanlarından Lisimahos (Lysimachus) MÖ 302’de Tios’u ele geçirmişse de yöre MÖ 281’de tekrar Bitinyalıların hâkimiyetine girmiştir. MÖ 70 yılına kadar Bitinya, Heraklea, Pontus ve Pergamon krallıkları arasında el değiştiren

yöre, aynı yıl Roma hakimiyeti altına girmiştir. Deniz kenarındaki sarp ve yüksek bir tepe üzerine kurulan şehir, korunaklı bir limana, sonradan adı Filyos’a dönüşecek Billaios Irmağı’nın deltasındaki verimli tarım arazilerine ve hayvanların beslenebileceği geniş ormanlara sahipti. Filyos Irmağı, ticarî gemilerin bugünkü Gökçebey ilçesi yakınlarındaki bir tür ticaret merkezi de denebilecek emporiona kadar girebilmesine imkân sağlarken Filyos Vadisi de kervanların Anadolu’nun iç kesimlerine kadar erişebilmesini mümkün kılmaktaydı. İç bölgelerden elde edilen ürünler kervanlarla emporiona naklediliyor, buradan da ırmak vasıtasıyla Tios limanı üzerinden Karadeniz ve Akdeniz havzasına dağıtılıyordu. Kent aynı zamanda İstanbul-Trabzon ana yolu üzerindeydi. Kentin sahip olduğu bu avantajlar, zamanla önemli bir ticaret merkezine dönüşmesini sağladı.” diyerek sürdürdü.

BÖLGEDEKİ İLK TÜRK HAKİMİYETİ SELÇUKLU KOMUTANLARINDAN EMİR KARATEKİN TARAFINDAN KUURLDU

Arapların 8. ve 9. yüzyıllarda yöreye düzenlediği akınlarda ülkelerinin çok uzaklarda olması nedeniyle kalıcı başarı elde edemediğini söyleyen Prof. Dr. Bozdoğan, “Selçuklu komutanlarından Emir Karatekin, 1074-1084 yılları arasında Çankırı, Kastamonu, Sinop ve Batı Karadeniz’in önemli bir bölümünü fethetmiştir. Ancak, Türkiye Selçuklu Sultanı I. Süleyman Şah’ın 1086’da ölümü sonrasında yaşanan fetret devrini fırsat bilen Bizans İmparatorluğu, Batı Karadeniz’in bir kısmını tekrar ele geçirmiştir. Bu arada İstanbul Latinler tarafından işgal edilmiş, kenti terk etmek zorunda kalan Bizans İmparatoru, 1261’de, Latin işgalinden kurtarması için Cenevizlilere Tios’un da bulunduğu bazı liman kentlerinde geniş imtiyazlar vermiştir. Resmî olarak Bizans toprağı statüsünde olan bu kentlerin çoğu, Bizans’ın Osmanlı Devleti ve diğer Anadolu beylikleri karşısında hızla gerilemesine paralel olarak büyük ölçüde Ceneviz kontrolüne geçmiştir. 1337’de Ereğli, Yenice ve Safranbolu’yu ele geçiren Candaroğlu Süleyman Bey’in Tios ve civarını da fethettiğine dair kesin bir bilgi mevcut değildir. Bununla birlikte Süleyman Bey’in Ceneviz donanmasını yenmesi ve Tios’a yakın yerleşim birimlerini fethetmesi, Tios’un da Candaroğullarının hâkimiyetine girdiği ihtimalini güçlendirmektedir. Osmanlı hükümdarı Yıldırım Beyazıt, 1393’te, Candaroğulları Beyliği’ne son vererek Batı Karadeniz’in büyük bölümünü fethetmiştir. Ancak, Osmanlı ordusunun 1402’deki Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilmesi sonrasında yöre, Timur tarafından Candaroğulları Beyliğine iade edilmiştir.” şeklindeki ifadelerle konuşmasını sürdürdü.

GÜNCELLEME - Çorum'da çıkan orman yangınına müdahale ediliyor
GÜNCELLEME - Çorum'da çıkan orman yangınına müdahale ediliyor
İçeriği Görüntüle

MÜKELLEFİYET DÖNEMİ ÇAYCUMA’NIN ÖNEMİNİ ARTIRARAK EKONOMİSİNİ CANLANDIRDI

Tios ve yöresinin 1459’da Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına

Katıldığını ifade eden Prof. Dr. Bozdoğan, “Tios kenti Osmanlı Dönemi’nde önemini büyük ölçüde kaybederek Hisarönü adını almış ve İstanbul’un odun ve kereste ihtiyacını karşılamakla yükümlü bir ‘hatab’ (odun) iskelesi statüsü verilmiştir. Hisarönü ve yöresi Osmanlı Dönemi’nde idarî olarak Anadolu Beylerbeyliğine bağlı Bolu livâ sı da denen Bolu sancağı bünyesinde kurulan Hızırbeyili kazasına bağlanmıştır. Çaycuma’nın çekirdeğini oluşturan Çay divanı ve yöresi ise 16’ncı yüzyılın başlarından itibaren tarihî kayıtlarda görülmektedir. Yörenin Osmanlı taşra idaresindeki adı, 1568 yılına kadar Çeharşenbe şeklinde yazılan bugünkü dille Çarşamba nahiyesi, bu tarihten sonra ise Kazâ-i Çeharşenbe yani, Çarşamba kazası olarak geçmektedir. Burada nahiyeyi bucak, kazayı da ilçe olarak anlamak gereklidir. Çarşamba nahiyesi 1459-1841 yılları arasında Bolu Sancağının Hızırbeyili kazâsına bağlı kalmış, 1841-1866 yılları arasında kaza haline getirilerek Safranbolu merkezli Viranşehir ve Bolu sancaklarına bağlanmıştır. 1866-1869 yılları arasında nâhiyeye dönüştürülerek Bender Ereğli sancağının Bartın kazâsına bağlanan Çarşamba, 1869-1911 yılları arasında Bolu sancağının Bartın ve Hamidiye (Devrek) kazalarına, 1911 yılında da Zonguldak sancağının Devrek kazasına bağlanmıştır. Tarihi kayıtlarda ulaşılabilen bu dönemlerdeki önemli olaylar şu şekildedir: 1724’te İzzet Mehmet Paşa Beylik Köyü’nde doğdu. 1841’de Çarşamba kazası sınırları içinde taşkömürü bulundu. 1858’de Filyos Irmağı taşarak büyük hasara neden oldu. 1866’da Çarşamba nahiyesi Bender Ereğli sancağına bağlanarak Dilâver Paşa Nizamnamesi kapsamına girdi. Böylece 13-50 yaş aralığındaki erkeklerin maden ocaklarında çalışması mecburi hale geldi. Bu durum, Çaycuma’nın önemini artırarak ekonomisini canlandırdı. Perşembe, Kozcağız ve Bartın’ın köylerinden maden ocaklarına giden işçiler için Çaycuma başlıca konaklama veya mola yeri haline geldi ve bu insanlar hem giderken hem de dönerken ihtiyaçlarının büyük bölümünü Çaycuma’dan karşılardı. Çaycuma’nın ekonomik gelişimi özellikle Safranbolu’daki gayrimüslimlerin bir bölümünün buraya yerleşmesini teşvik etti. Bu dönemde Filyos Limanı’na karantina teşkilatı kuruldu.” dedi.

1869-1909 YILLARI ARASINDA ÇARŞAMBA NAHİYESİNE TOPLAM 17 MÜDÜR ATANDI

Prof. Dr. Bozdoğan Osmanlı dönemindeki gelişmeleri anlatırken, “1878’de Çaycuma’da Redif Taburu kuruldu. Binlerce askerin burada barınması ekonominin ciddi şekilde canlanmasını sağladı. 1880’de şimdi ortaokul olan rüştiye mektebi açıldı. 1889’da Çaycuma’da belediye teşkilatı, 1905’te 4. Çaycuma Taburu kuruldu. 1907’de Filyos Irmağı taşarak yine büyük hasara neden oldu. 1911’de Çarşamba nahiyesinin adı ‘Çaycuma’ olarak değiştirildi. Trablusgarp Savaşı’nda 1 şehit verildi. 1912’de Balkan Savaşlarında 5 şehit verildi. 1914-1918 yılları arasındaki Birinci Dünya Savaşı’nda toplam 167 şehit verildi. Zonguldak’ın Ruslar tarafından bombalanması dolayısıyla kaymakamlığın Çaycuma’ya taşınması gündeme gelmişse de bu fikirden vazgeçildi. 1916 tarihli Bolu Sancağı Salnamesinde Çaycuma’nın birçok ilçe merkezinden çok daha iyi durumda olduğu yazıldı. 1920’de Zonguldak sancak haline getirildi ve Çaycuma Zonguldak’a bağlandı. 1869-1909 yılları arasında Çarşamba nahiyesine toplam 17 müdür atandı. Müdürlerin genel olarak bir veya iki yıl süre ile görev yaptıkları dikkat çekmektedir. Bu durum söz konusu dönemde nâhiye müdürlerinin sık sık değiştirildiğini göstermektedir.” şeklindeki bilgilere de yer verdi.

KADINLAR TARAFINDAN ORDUYA YARDIM CEMİYETİ KURULDU

1920’de Zonguldak’ın Fransızlarca işgal edildiğini söyleyen Prof. Dr. Bozdoğan, “Bu bölge Milli Mücadele yıllarında büyük yararlılıklar gösterdi. Bartın ve Havali Kumandanlığı kurularak başına getirilen Yüzbaşı Ahmed Cevad Rifat kumandanlığın karargâhı Çaycuma’ya taşıdı. 1921’de

Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Çaycuma Şubesi ve kadınlar tarafından Asker Kardeşlerimize Muavenet Kadınlar Cemiyeti kuruldu. Anadolu’da bir nahiyede rastlanır olmayan bu cemiyetler yeniden kurulmalı, özellikle kadınlar tarafından kurulan muavenet yani yardımlaşma cemiyeti Mehmetçik Vakfı ile birlikte çalışmalarını sürdürmelidir. Yüzbaşı Cevat Rıfat, Fransızların Zonguldak’ı işgal edip Karadeniz içlerine doğru ilerlemek isteyince Çaycuma merkezli bir direniş ortaya çıkardı. Fransız birliklerini Sapça’da geri püskürten Cevat Rıfat izlediği son derece akıllı strateji ile Fransız birlikleri içinde yer alan 100’den fazla Tunuslu ve Cezayirli Müslüman askerin Türk kuvvetlerine katılmasını sağladı. Bu direniş Zonguldak’taki işgali sona erdirirken ortaya gerçek bir kahramanlık bir öyküsü çıktı. Bu az görülür bir şeydir ve bu kahramanlıklarından dolayı Çaycuma’ya İstiklal madalyası verilmelidir. Kentteki siyaset insanları parti ayrımı gözetmeden bu talebin etrafında birleşmeli meclisten bu kararın çıkarılmasını sağlamalıdır. Buna hiçbir partinin itirazı olacağını düşünmüyorum ” diyerek açıklamalarını sürdürdü.

YOLGEÇEN KÖYÜNÜN ADI “KAHRAMANLAR” OLARAK DEĞİTRİLMELİDİR

Çaycuma’da 197 adet istiklal Madalyalı kahraman olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bozdoğan, “1920-1922 yılları arasındaki Kurtuluş Savaşı esnasında Çaycumalı 50 asker şehit oldu. Çaycuma’da 197 İstiklal Madalyasının köylere göre dağılımı incelendiğinde eski adı Balgur olan Yolgeçen köyü öne çıkmaktadır. Bu köyümüzde 10 adet İstiklal madalyalı kahramanımız bulunmaktadır. Adı Yolgeçen olarak değiştirilen Balgur köyünün adının ‘Kahramanlar’ olarak değiştirilmesini teklif ediyorum. Çünkü tüm Anadolu’da, 10 adet İstiklal Madalyası’na sahip köy sayısı çok azdır.” şeklindeki iddiaları da dile getirdi.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE ÇAYCUMA’DA HIZLI GELİŞMELER YAŞANDI

Cumhuriyet dönemindeki Çaycuma için ilk büyük hamlenin demiryolunda yapıldığını söyleyen Prof. Dr. Bozdoğan, “1927’de Ankara-Zonguldak demiryolu hattının temeli atıldı. Şimdiki adı Barbaros Kutlutaş orta Okulu olan Çaycuma Mektebi aynı yıl eğitime başladı. O yıllarda Filyos Irmağı üzerine 564 metrelik ahşap köprü inşa edildi. 1930: Filyos-Balıkısık demiryolu hattı hizmete girdi. 1933’de Filyos Irmağı’nın taşmasıyla ahşap köprünün bir bölümü yıkıldı. 1934’de Filyos Irmağı’nın üzerindeki ahşap köprü kapsamlı bir onarımdan geçirilerek uzunluğu 600 metreye çıkarıldı. 1935’te Balıkısık-Irmak demiryolu hattı hizmete girdi. Filyos Irmağı’nın Sazköy ile Sefercik arasındaki kesiminde kullanılan bir pot gönderinin kırılmasıyla akıntıya kapılarak denize sürüklendi ve 21 maden işçisi hayatını kaybetti. 1936’da büyük at yarışları müsabakası düzenlendi. 1937’de Filyos - Zonguldak demiryolu hattı hizmete girdi. 1940’da yağlı güreş müsabakaları düzenlendi. 1941’de bir Sovyet savaş uçağı İstasyon mevkiine zorunlu iniş yaptı. Gerede-Çerkeş depreminde Çaycuma genelinde 21 kişi hayatını kaybetti, 25 kişi yaralandı. 1944’de Çaycuma ilçe statüsünü kazandı, Kaymakamlığa Hilmi Besim Tözyılmaz atandı. 1945’de Düz köyüne askerî hava pisti inşa edildi. 1946’da Türkali Köyü

Zonguldak Merkez İlçesine bağlandı, İnönü İlkokulu eğitime başladı. 1947’de Filyos Ateş Tuğla Fabrikasının inşaat için temel kazısı esnasında Tios antik kentine ait kalıntılar bulundu. Aynı yıl Çaycumaspor kuruldu. 1949’da Ateş Tuğla Fabrikası üretime başladı aynı yıl Ziraat Bankası Şubesi açıldı, Tekel binası inşa edildi. Şehir Kulübü kuruldu. İlk Süt ürünleri fabrikası kurulduğu o yıllarda Kore Savaşına katılan Çaycumalı 5 asker şehit oldu. Çaycuma Orta Okulu eğitime başladı. 1951’de İsveçli mağarabilimci K. Lindberg Çayır Köyü Mağarası’nda ilk bilimsel incelemeyi yaptı. Filyos Irmağı üzerine 290 metre uzunlukta betonarme köprü inşa edilerek Çaycumalıların büyük bir çilesine son verildi.

SON DÖNEMDEKİ GELİŞMELER ŞU ŞEKİLDE:

1954’de Filyos’ta Hisarönü Belediyesi kurulduğunu söyleyen Prof. Dr. Bozdoğan sonraki gelişmeleri şu başlıklarla anlatarak sözlerini, bitirdi: “1955’te havalimanı sivil hava trafiğine açıldı. 1957’de Çaycuma’ya Çatalağzı Termik Santrali’nden elektrik verilmeye başlandı. 1961’de Zonguldak-Kırat-

Çaycuma karayolu hizmete açıldı. 1963’de doğrudan halk oyu ile yapılan seçimde belediye başkanlığını Nihat Kantarcı kazandı. 1964’te Çaycuma Belediyesinin yeni hizmet binası inşa

edildi. 1966’da Esnaf ve Sanatkârlar Odası kuruldu. 1967’de Halk Eğitim Merkezi kuruldu. 1968’de Bartın’da meydana gelen deprem dolayısıyla Çaycuma Belediyesince erzak ve malzeme yardımı yapıldı. 1970’de SEKA Kâğıt Fabrikası üretime başladı. 1972’de Çaycuma Lisesi eğitime başladı. 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılan Çaycumalı 2 asker şehit oldu. 1976’da Endüstri Meslek Lisesi eğitime başladı. 1980’de 50. Yıl Camii hizmete girdi. 1982’de Filyos Irmağı üzerine Çömlekçi Köyü mevkiinde yeni betonarme köprü inşa edildi. 1984’de Çaycuma Ticaret ve Sanayi Odası kuruldu.

1985’te Çaycuma Devlet Hastanesi hizmete girdi. İlçe genelinde otomatik telefon hizmeti verilmeye başlandı. 1986: Tarihî hamam tescil edildi. 1987: Çıraklık Eğitim Merkezi kuruldu. 1988: Saltukova Belediyesi kuruldu. 1989 Karapınar ve Perşembe belediyeleri kuruldu. Çayır Köyü Mağarası ile Eski

Hükümet Konağı tescil edildi. 1991: Filyos Irmağı’ndaki taşkında 4 kişi hayatını kaybetti. Yeni Hükümet Konağı ve Adliye Sarayı hizmete girdi. Yeni Merkez Camii ve haziresi tescil edildi. Çaycuma İ.İ.B.F. kuruldu. 1993: Çaycuma Organize Sanayi Bölgesi kuruldu. Çaycuma Anadolu Lisesi eğitime başladı. 1994: Filyos Vadisi Projesi hakkında Bakanlar Kurulu kararı alındı. Atatürkçü Düşünce Derneği Çaycuma şubesi kuruldu. 1995: 8 farklı kültür varlığı tescil edildi. 1996: Atatürk Kitaplığı hizmete girdi. 1997: Nebioğlu Belediyesi kuruldu. Filyos Kuş Cenneti’nde ilk kuş sayımı yapıldı. 1998: Filyos Irmağı taşmasıyla Derecikören demiryolu köprüsü yıkıldı. Bir kayığın sel sularına kapılmasıyla 5 kişi hayatını kaybetti. 1998: Çaycuma Sanat Tiyatrosu ve Çaycuma Musiki Cemiyeti kuruldu. 1999: Hisarönü beldesinin adı "Filyos" olarak değiştirildi. Havaalanı sivil hava trafiğine tekrar açıldı. 2001: SSK Hastanesi hizmete girdi. Çaycuma MYO eğitime başladı. 2002: İki kültür varlığı tescil edildi. 2003: SEKA Kâğıt Fabrikası özelleştirildi. Organize Sanayi Bölgesi faaliyetegeçti. 2006: Tios antik kentinde

arkeolojik kazılar başladı. 2007: Havaalanı sivil hava trafiğine tekrar açıldı. 2009: Filyos Irmağı’na yeni köprü yapıldı. Filyos balıkçı barınağı inşa edildi. 2012: Filyos Irmağı’na 1951’de inşa edilen köprünün bir kısmının çökmesiyle 15 kişi hayatını kaybetti. 2013: Filyos Irmağı’na yeni bir köprü yapıldı. 2015: ‘Pelemet Bezi Hayat Buluyor’ adlı proje başlatıldı. Kapalı pazar yeri hizmete girdi. Sivil Havacılık Yüksek Okulu kuruldu. 2016: Gıda ve Tarım MYO kuruldu. Seka Konukevi, Seka Parkı ve Gazi

Parkı hizmete girdi. ‘Çaycumalılar Buluşuyor’ etkinliği düzenlenmeye başlandı. 2017: Bisiklet yollarının uzunluğu 17 km’ye ulaştı. Belediye tarafından halka 400 adet bisiklet dağıtıldı. 2018: Yeni Atatürk heykeli ve çevre düzenlemesi yaptırıldı. TOKİ Karamusa konutları tamamlandı. 2019: Yaşam Park hizmete girdi. Kantarcılar Konağı aslına uygun olarak inşa edildi. Gıda ve Tuhafiye Panayırı düzenlenmeye başlandı. 2020: Çaycuma manda yoğurdu tescil edildi. Çaycuma Belediyesinin yeni binası hizmete girdi. Çaycuma Günleri adlı etkinlik düzenlenmeye başlandı. 2021: Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kuruldu. Yol ve Halk Koşusu organize edildi. Sarıkaş Yaya Köprüsü ve TOKİ Konutları Köprüsü ve Derepark inşa edildi. Atatürk Spor Merkezi hizmete girdi. Filyos Limanı inşa edildi.”

Whatsapp Image 2025 07 19 At 22.36.42Whatsapp Image 2025 07 19 At 22.36.43

Muhabir: Derya Gökbulut Sağlam