Muzaffer Oruçoğlu’nun kaleme aldığı “Grizu” isimli 4. Kitaplık serinin 2. Cildine geçtim. Ay sonuna kadar tamamını okuyarak bitirmeyi hedefledim bile.
Her okuduğumuz kitap bizi zenginleştiriyor.
Sayın Oruçoğlu’nun adını da madencilik üzerine kitapları bulunan Devrekli Metin Köse söylemişti.
İyi ki söylemiş.
Muzaffer Oruçoğlu ilk maden işletmeciliğine başlanan yıllarda yaşananları anlatıyor Grizu seri kitaplarında.
İnanın altı çizilecek o kadar sözcük ve cümle var ki.
O yılların yoksulluğu içinde yaşananlar arasında şiddet ve ölümler var.
Madenkeşlerin o yaşamlarını okurken, tüyleri diken diken oluyor insanın.
Ya kazmakeşler?
Bildiğiniz gibi değil.
Önemli bir nokta da şu; bölgenin tarihsel geçmişini araştıranlar içinde büyük kaynak.
Yani, yanartaş uğruna ne canlar yitip gitmiş bu topraklarda.
Ne ocaklar sönmüş.
Ne çocuklar grizu da yanarak ölmüş.
 
Adı Zonguldak olunca, sadece ölüm var ölüm.
Ve bunca baskılara, şiddete, sömürülmeye karşı devletine asla kafa tutmayan bir Zonguldak var.
 
**
 
“Suyu ben olayım bu aşkın, güneşi sen ol; kökü ben olayım, gülü sen ol; volkanı ben olayım, gölü sen ol. Fikri ben olayım bu aşkın, zikri sen ol. N’olur anla beni ey âşık, ey acemi; anla gündüzümü gecemi; bin yılı bir lahzada düşünebilsem, bir lahzada sezebilsen bin yıllık düşüncemi.”
                                     Nigar Hanım. Grizu 2. Kitabından
 
**

ORTAK SORUNUMUZ VE GELECEĞİMİZ

"Aşırı kilolu toplum olmayla mücadelede daha kararlı, sert ve radikal önlemler alınmazsa, yakın gelecekte gerek şişmanlıkta gerekse de sirozdaki üstünlüğümüzü elimizden alacak bir ülke olmayacak. Bu oranlarla ABD'yi bile saf dışı etmiş durumdayız, unutmayın!" diyen Prof. Dr. Metin  Başaranoğlu, Türkiye'nin dünya genelinde "yağlı karaciğer siroz şampiyonu" olmasının nedenlerini de şu şekilde sıralıyor:
"-Yıllarca genç nüfusuyla gurur duyan Türkiye'de bu nüfusun şu an ev dışında ucuz ve kalitesiz yemek yeme alışkanlığına yönelmesi
-Geleneksel aile yapısından çıkılması. Dinamik, değişken aile yapılarının geleneksel yemek yeme kültürünü öldürmesi
-Yemek yeme kültürünü aile içerisinde öğrenen bireylerin aileden ayrılınca ne yapacağını bilememesi ve hazır gıdalara yönelmesi (beslenme/yemek yeme alışkanlığı eğitim noksanlığı)
-Marketlerde trans yağ ve mısır şurubu fruktozdan imal edilen gıdaların aşırı mevcudiyeti ve bu ürünlerde sürekli promosyon uygulanması
-Televizyonlarda verilen reklamlarda sağlıklı atıştırmalık olarak işlenmiş gıda alımının teşvik edilmesi
-Buna karşın obeziteyle mücadele adı altında verilen kamu spotlarının istenen etkiyi yaratacak güçte ve yaratıcılıkta olmaması
-Alkol ve tütün tüketiminde yapılan mücadele gücünün bu alanda gösterilememesi."