Toplumun bir kesimi, tatil bölgelerine olan araç kuyruklarını, lüks eğlence alanlarında oluşan kalabalıkları, lüks restoranlardaki yoğunluğu gösterip, "Hani nerede ekonomik kriz? Millet halinden gayet memnun" " derken, diğer bir kısmı market market gezip alacağı temel gıda maddesinin bir lira ucuzunu arayanları, geçimini çöp kutularından çıkarmaya çalışanları gösterip,  "Millet fakirlikten inim inim inliyor." diyor.

Her iki manzarayı gösterenler de haklı aslında.

Gerçekten de, toplumun azınlıkta kalan değil onemli bir kesimi için ekonomik sıkıntı hiç yok. En iyisinden tatillerini yapıyorlar, yeme içmede hiç ama hiç sıkıntı çekmiyorlar. En ciks marketlere, mağazalara gidiyorlar, alacakları ürünün fiyatına bile bakmadan kasada ödemesini yapıp çıkıyorlar.

Varlıklarına varlık katıyorlar.

O pencereden bakıldığında, memlekette gerçekten ekonomik sıkıntı yok.

Çünkü, onlar o çevrede yaşıyorlar ve o çevreden hayata bakıyorlar.

"Memlekette ekonomik sıkıntı var" denilmesi onlara komik geliyor.

Toplumun daha da büyük bir kesimi ise ekonomik sıkıntıyı iliklerine kadar hissediyor.

Onlar, lüks restoranlarda yemek yemek bir yana esnaf lokantasına bile gidemiyor.

Tatil, lugatlarında bile yok.

Hayatları, market market dolaşıp, en ucuzunu aramakla geçiyor.

Artık, marka gibi bir takıntıları da yok.

Yağın, peynirin, zeytinin, unun, pirincin, bakliyatın; pantolonun, kazağın, ayakkabının en ucuzu, onlar için en ideal olanı.

Her şeyin en ucuzunu alarak, kötü beslendiklerini bile hesap edecek durumları yok.

Öyle ya, aynı kategoride olan bizler, neden ve nasıl yapıldığı belli olmayan ürünleri tüketerek, giyerek sağlığımızı riske attığımızı bilsek de, günü kurtarmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

Şimdi bu satırları okuyan Alaplılı ve bu bölgeden takipçilerimiz "abartıyorsun" diyeceklerdir.

Çünkü, kent merkezinde bile kırsal kesimin yoğunlaştığı ve ek gelir kaynaklarının bulunduğu bu bölgenin insanı açısından bakıldığında, durum o kadar vahim değil.

Ek gelir kaynaklarıyla beslenen yerel ekonomi nispeten iyi.

Ancak, azınlıkta da olsa, bir ayağı kırsal kesimde olmayan, ek geliri olmayan, asgari ücrete veya emekli maaşına mahkum olan kesimler bu bölgede de var ve onlar ekonomik sıkıntıdan nasibini fazlasıyla alıyor.

Büyük şehirler ve Anadolu'nun diğer kentlerinde bu sıkıntı toplumun genelinde yaşanıyor.

İşte bu cepheden bakıldığında da, insanlar fakir ve ekonomik krizi iliklerine kadar yaşıyor.

"Memlekette ekonomik sıkıntı abartıldığı kadar yok" diyenlere, bu kesim öfkeyle bakıyor.

Çünkü, sıkıntıyı onlar yaşıyor ve bu sıkıntıdan üst katmanın haberi bile olmuyor.

Evet, gelişmiş  ülkelerde de zenginler olur.

Evet, gelişmiş ülkelerde de fakirlik vardır.

Ancak, onlarda bir de orta sınıf yani bizim tabirimizle "orta direk" de olur.

Fakirler azınĺıktadır ve hali vakti yerinde olan toplum, onları bir şekilde "absorve" eder.

Biz de sıkıntı şu:

Orta sınıf kalmadı; toplumun üst katmanı ile alt katmanı arasındaki makas gittikçe açıldı ve hız kesmeden açılmaya devam ediyor.

Zengin gittikçe daha çok zenginleşiyor, fakir gittikçe daha fakirleşiyor.

Orta sınıf ortadan kayboluyor.

Bu yüzden olsa gerek, farklı bir çevrede yaşayan zengin, fakiri büyüteçle bile göremiyor.

Zengin, kendi dünyasında yaşıyor,  fakir kendi dünyasında nefes alacak kadar yaşıyor.

Tuncay Tokay