“Kula kulluk edenlere yazıklar olsun!” sözleriyle alkış tutup  “gençlik aşkı” olarak çok ama çok sevdiğimiz “eğer aşka bir ceza verebilseydim, O’nun da benim gibi sevmesini isterdim” diyen insanı silmek/silebilmek hiç kolay değil ki.

Çok sevmiştik ya herkes gibi.

Ta ki, o “akiller” sözleriyle kendini toplumun dışında ayrı bir yere koyuncaya kadar.

Seçkincilik hastalığı.

Bir aşk daha battı.

Bitti!

Tüm aşklar gibi.

 

Aşklar böyle bir şey.

Başlar, yaşanır, doyulur ve gün gelir taraftardan birinin ayran gönüllülüğü ortaya çıkıncaya kadar yürür.

Hep de böyle olur  ya!

Ya sonra?

Eyvallah ahbap !

Hop tirinom, tiri tirinom!

 

 

Adına ne dersen de!

İçini “dünyam”  dediklerinle doldur istersen.

“Vazgeçilmez”  diye bildiklerinin sevgi çığlıklarına teslimiyet bayrağınla afiş de olabilirsin.

Ve ?

 

Evet “ve” de!

?!!

 

Sizin de bir!

Bir derken?

“İklimler çileme çare bulmuyor” diye başlayıp, “sakiler derdime derman olmuyor” diye devam eden sözlerin nereye gideceklerini bileniniz olmadı mı?

Kimin olmadı?

 

Bilirsiniz bilir!

Lale devri  gelip de gönül bahçene girerse.

Başka çiçek girer mi?

Girmez/giremez!

Şarkı bu ya:

Sıralı liste yap!

Sonra sözlerine  “Ayşen” i ekle!

Gençliğini getir aklına!

Soldan  say abicim!

 

Çek!

Çek, eskilerimizin “Orhan baba”mızın sözlerinde  “Offff!“ ile “Ayşennnnn!”

Ey alev yanaklı, volkan dudaklı!

Seksen günde devri alem dünya!

 

Unutmamalı !

Unutulmamalı, Ayşenler!

Asla !

***Millet seçim derdinde, biz ise !