Hadi bakalım kolay gelsin.

Ne güzel şarkıdır o.

Oynaktır.

Şıkır şıkır yaptırır insanı.

Renkli muhabbetlerin ortasında göz kırpar gibi kullanır.

Heyt falan da çektirir.

Ama…

Kimi zaman zor bir durum adına da cümlenin arasına sıkıştırılır.

Hadi bakalım kolay gelsin.

Ne için mi?

Suriye için.

 

Hani ballı börekli; aileli-malileri muhabbetlerimiz ile Sayın Başbakanımız ve Suriye Devlet Başkanının verdikleri boy boy pozlardan sonra şu geldiğimiz duruma bakar mısınız?

Dün kuzu sarması.

Bugün ise düşman.

Hem de ne düşman.

 

Siyasette sonsuz dostluk ve düşmanlık olmayacağını söyleyenler boşuna dememişler.

İşte en son örnek biz.

Biz ve Suriye.

Biz derken devleti yönetenlerden bahsediyorum.

Bir de son yıllarda açıkça türeyen özel yetkili medyadan.

İki lider iyi iken boy boy renkli fotoğrafları manşetlere çekenler şimdi Suriye’nin insan haklarını çiğnediğini falan söyleyip yazıyorlar.

Fazla uzağa gitmeye gerek yok.

Türkiye’de yüzlerce insan cezaların evlerinde tutuklu olarak tutsak tutulup, yargısız infazlarla her gün itibarsızlaştırılırken ileri demokrasiden söz edilmesiyle, Suriye’deki durumun ne farkı var ki!

Ha; Hasan kel, ha Kel Hasan!

 

Suriye ile savaşı istemiyor bu ülkenin halkı.

Halk istemiyor ama siyaset istiyor.

Aynen Irak’ta olduğu gibi.

1 Milyonun üzerinde Irak’ta Müslümanı öldüren emperyalizme karşı kimse sesini çıkarıp eylem yapmadı.

Sustular.

Sustuk!

Yarın Suriye ile savaşa girsek, yine susulacak.

Aynen dün gibi

Savaş istemediğini söyleyenler de tek tek fişlenip kulağından çekilerek uyarılacak.

Perşembe’nin gelişini hep çarşambadan öğrenmedik mi?

Tarih tekerrür.

Zaman da yine bunu beynimize çaka çaka öğretecek bizlere ama.

Değişen de bir şey olmayacak…

 

Hadi bakalım kolay gelsin Suriye ile dün balayı yaşayanlara.